Aradan çok zaman geçmeden önce Secret Garden’ı yazayım dedim. Neden mi ? Kore Dizisi izleyenlerin mutlaka izledikleri ilk beş diziden biri olduğu için. Öğüt istediğinizde size sayılan üç beş Kore Dizisinden birisi mutlaka Secret Garden olduğu için, içinde hemen hemen bütün Kore Dizisi klişelerini barındırdığı için. Başrollerinde Kore’nin en sevilen ve tanınan( Yalnızca Kore değil tüm dünyada ) Hyun Bin the Dimple Prince, ve hareketli dizilerin prensesi Ha Ji Won lduğu için. Bu arada Ha ji Won 1978, Hyun Bin’ de 1982 doğumlular.
Efendim dizimiz romantik fantastik komedi tarzında. Esas çocuk ( Kim Jo-Won) bir AVM’nin CEO’su, ama bir tuhaf tembel mi desek, ödlek mi desek öyle bir şey. Geçmişte yaşadığı travma yüzünden birazı, ama hepsi değil tabii. Üstelik acayip ukala. Yani iki tane çarp, kendisine gelsin diyeceğim ama, öyle çarpmalarla filan adam olacak bir şeye de benzemiyorken aşk çarptı uyuzu, Allah cezasını verdi. Hem de küçümsediği, güzel bile bulmadığı kıza aşık oldu. Ama o ne aşık olmaktır, ne sevimliliktir.
Kızımız da dublör, ( Gil Ra-İm ) uça kona, gayet sert bir biçimde oynuyor dizide. Zaten bu aksiyon isteyen sahnelerde de pek iyi. Güzel diyemeyiz, ama farklı bir çekiciliği olduğu çok açık.
Bu arada dizimizin olmazsa olmaz iki yan karakterinden birisi kuzen Oska,Hallyu Star, idol, ( Yoon Sang-Hyun ) ama biraz içi geçmiş, ses gitmiş, yine de eskiden kalma özellikleriyle işi götürüyor. Diğeri de esas çocuğumuzla görücü randevusuna çıkan ama aslında Oska’nın eski sevgilisi olan Yoon Seul. ( Kim Sa-rang) Başlarda kız çok sevimsiz gelmişti, ama Oska ile olan geçmişi deşilince, sonraları acıdım bile.
Neyse efendim, bu arada asıl kızımızın ev arkadaşı, asıl çocuğumuzun annesi, mağazada asıl çocuğumuzun yardımcısı, dublörlerin yöneticisi filan diziyi epeyce bir renklendiriyorlar. Yönetici de pek karizmatik, e göstermesek olmaz :
Filmimiz aşk öyküsü gibi başlayıp gidecek derken birden bir vücut değiştirme hikayesi giriyor işin içinde. Eğer bu unsur olmasaydı dizi diziliğinden çok şey kaybeder miydi? Sanmıyorum. İnsanların diziyi izleme ve başarılı bulma nedeni bence asıl çiftimizin karşılıklı duyarlı, sevgileri ve iletişimleri. Oska’nın hikayesi de sevimliydi. Evet vücut değiştirme hikayesi sırasındaki sahneler komikti, kabul ediyorum, ama olmasaydı da olurdu.
Çiftin geçmişte ilk gençlikte karşılaşmış olmaları öyküsü pek çok Kore Dizisinde olduğu gibi burada da var. Bir hafıza kaybı olayı bir ara oldu. Tabi back hug olmasa olmayacaklardan. Hain anne dizinin sonuna kadar pes etmedi.
Hyun’un çok pahalıya aldığını söylediği, ama alay konusu olan eşofmanını yazmasak olmaz. Çünkü sonradan pek çok Kore Dizisinde buna atıfta bulunuluyor. Şöyle de iğrenç bir şey :
Bu arada Oska’nın karşılaştığı ve bestelerini değerlendirdiği, yardım etmeye çalıştığı ama aslında ondan yardım aldığı genç , dahi müzisyeni de Lee Jong-Suk oynuyor. Sonra Pinokyo’yu yazarsam daha ayrıntılı söz ederim kendisinden. Ama burada gay bir müzisyen ve gerçekten de parlıyor. Pek şirin evladım.
Filmde asıl çocuğumuz kafa dağıtmak için bir tekerleme söylüyor, hani iyice aşka geldiğinde filan, işte bu filmi seyredenlerin yüzde doksanı bu tekerlemeyi ezberlemiş, ya da ezberlemeye çalışmıştır. Şöyle bir şey :
Dizimizin OST’ları bir harika. Hele de Baek Ji Young’tan The Woman, ve erkek versiyonu The Man Hyun Bin’den de dinleyebilirsiniz. Benim favorim ise Bois Scars.
Benim en çok sevdiğim sahnelerden biri :
Dizinin sonu da pek çok Kore Dizisinde olmadığı kadar net ve eğlenceli. İnsanın kafasında en ufak bir şüpheye yer bırakmıyor. Kore Dizisi izliyorum diyenlerin Secret Garden izlemedim demesi, Tıp Fakültesi’nde okuyup da , grip nedir öğrenmemiş olmakla eşdeğer. Ben bu kadar söyleyeyim.
Not : Kim Jo Won’un Küçük Deniz Kızı Hikayesi ve diğer tüm masalları yorumlayış tarzına bayıldım, bunu da söylemeden edemeyeceğim.