미친 아줌마 / DELİ AJUMMA

Lee Dong Wook tango yapıyor dediler geldik / Scent Of A Woman

Tangodan çok banyo yaptı çocuk, o da ayrı. Gerçi memnun olmadık mı;  olduk, fan service iyiydi yani.

Ne halt ediyorsun Lee Dong Wook ? , “Lütfen bir tişört giyer misin “demedi kimse şimdiye kadar 🙂

81 doğumlu Wookie’miz ile 75 doğumlu nunamız Kim Sun Ah’nın oynadığı bu diziyi,konusu kanser içeriyor ( esas kız kanser ) diye izlememiştim. Ama bu günlerde bir başlayayım, bakalım sinirim bozulursa seyretmem, dedim, iki günde bitti dizi. Kanserli bir hastanın duygu durumuna düzgün yaklaşmışlar, gerçekçi buldum. Yalnız safra kesesi artı metastas yapmış, karaciğer kanserinin yan etkileri bu kadar hafif olmamalı diye de düşünmedim değil.

Şimdi efendim öncelikle Kadın Kokusu, yani Scent of a woman Al Pacino’nun pek bir ünlü filmidir. Gözleri görmeyen emekli bir albayı canlandıran Al Pacino bu rolüyle 1992 yılında hem Oscar, hem de  Altın küre ödüllerini almıştır. Bir fikir edinmeniz için filmin tango sahnesini ekliyorum.

Bizim dizimiz 2011 yapımı 16 bölümlük. Lee Dong Wook’un askerlik dönüşü çektiği dizi. Askerde kendisine iyi bakmış olsalar gerek, öncekinden daha sağlıklı, kaslı ve yakışıklı bir biçimde dönüş yapmıştır. Kim Sun Ah ise Kore’nin kendine has bir çekiciliği olan, oyunculuk gücü yüksek hatunlarından biri. Daha önce kendisinin My Lovely Sam Soon , yine bir nuna romans olan I do I do , ayrıca son filmlerinden The five‘ı hakkında yazmıştım. Gerçi Joo Sang Wook olmasına rağmen son dizisinin yalnızca dört bölümünü izledim. Çok ağır planlı ilerleyen, polisiye ağırlıklı bir diziydi. Her ne kadar çekici de olsa artık yaşını göstermeye başladığı için kendilerini yaşını daha büyük gösteren Joo Sang Wook gibi kalıplı kıyafetli beylerle oynatıyorlar. Bu dizide de Kim Sam Soon’da aldığı 8-10 kiloyu vermiş, resmen kalem gibi incecik olmuş bir halde izliyoruz. Yani inanılır gibi değil yahu, bir insan o kilodan nasıl bu kadar incelebilir. Normal kilosu o olmadığı için herhalde. Bunların günde bir zeytin yediğinden şüpheleniyorum. Hani My Love Another Star’da Jun Ji Hyun tek bir parça brokkoliyle günü geçiriyordu ya 🙂 O inceliğe filan rağmen Wookie’nin yanında nuna olduğu epeyce belliydi, aslında dizide 34 yaşında ve çocuğun yaşını da hesaplayınca kızdan az biraz 5-6 yaş kadar küçük bir erkeği oynadığını görüyoruz. Zaten çocuğun babası da yaşına başına bakmıyorsun dediydi. Gerçi otobüslerde hala agassi diyorlardı kendisine.

Bisiklete binmeyi bilmiyormuş Wookie böyle taşıdı, tabii hafifçecik olunca kolay 🙂

Şimdi dizide tabii ki Wookie bir chaebol oğlu. Ülkenin en büyük turizm şirketinin sahibi sinirilleti bir babası var. Oğlanın hangi mezara yatacağını bile ayarlamış, valla kendisi dedi dizide o denli düzenleyici bir adam. Tabii kendilerinden zengin bir ailenin kızıyla da sözlemiş, nişan planlıyor. Kız da gayet sevimsiz bir şey. Gülmeyi bilmiyor desek yeridir , zamanında sevgilisinden kazık yemiş.

Hotel King’teki gibi değildi. Böyle dizi boyunca gülümsedi, güldü, yüreğimizin yağları eridi resmen.

Bu da nerdeyse son bölüme kadar askıntı olan ikinci kız.

Kızımıza gelince oğlan zengin olunca fakir olması kesin zaten. Yıllarca yememiş içmemiş çeyiz parası biriktirmiş, ezilmiş, sözlü cinsel tacizlere maruz kalmış, babası karaciğer kanserinden ölmüş, çocuğun turizm şirketinde çalışan bir kızcağız. Birgün hastahaneye gidiyor bir kaza sonucu, ama ameliyat edilemez durumda olan safrakesesi kanseri olduğunu öğrenerek çıkıyor. Üstelik kanser karaciğere de yayılmış ve bunu ona bildiren ilkokul arkadaşı olan duygusuz doktor. Adam kanser hastalarına öküzlük derecesinde kötü davrandığı için hastanede hasta sayısı en az olan onkolog. Bu çocuk da ikinci erkek oluyor. Kendisi sonra düzeldi ve elma şekeri kıvamında bir şey oldu :

 

Ben ikinci erkeği Miss Ripley ve Worlds Within’de izlemiştim ama buradaki kadar göz alıcı bir rolü yoktu. İkinci erkeğimiz kıza senelerdir aşıkmış. Hatta kız bilmeden bu hikayeyi kullanarak Junsu’nun fan meetinginde yemek ödülü aldı. Evet bu da bir sürpriz oldu bana Junsu’da misafir oyuncuymuş dizide ve bir de önemli şarkı seslendirmiş.

Junsu fanmeetingde şarkı söylerken

Kızımız Junsu hayranıymış.

Bu bölümde en komik şey Junsu ile yemek yiyen kızımıza Junsu’nun “Neyimi beğeniyorsun, yakışıklılığımı mı, sesimi mi, yoksa sıkı kalçalarımı mı?”  diye sormasıydı. Pek çoğunuzun bildiği gibi Junsu’nun poposu Kore’nin milli hazinelerinden biri.

TVXQ, JYJ Junsu

Junsu’nun o güzel sesini duyar duymaz, aa Junsu söylemiş diyenlere gelsin o zaman, You are so beautiful.

Kız kanser olduğunu öğrendi o arada bir de bir turist konuğun yüzüğü kayboldu, ihale kızın üzerine kaldı. Kız da işinden istifa edip, hesabındaki tüm parayı çekip, Japonya’ya Okinowa adasına tatile gitti ve bilin bakalım orada tatil paketi incelemesine gelen kime rastladı, evet evet duyar gibi oluyorum tabii ki Wookie. İşte bu noktadan sonrası, aşk meşk, entrika, ikinci kız ve aile engellemeleri, kanser savaşı, iş ilişkileri ve güzel pek çok sahne.

Kızımız ölmeden önce yapılacak 20 şey listesi yapmıştı. Bunların arasında gelinlik denemekten, annesini evlendirmeye, Junsu ile buluşmaktan, gönüllü işlere, bir film karakteri gibi bir gün yaşamaktan, sahilde bisiklete binmeye, en sonunda da sevdiceğinin kollarındayken ölmeye kadar pek çok şey vardı.

Ölmeden önce yapılacak 20 şey

Şimdi bazı kişiler ve sahnelerden de söz etmek gerek :

Bir sevgi pıtırcığı küçük kız vardı, kanser hastası. Webtoon çiziyordu. İkinci erkek doktorumuza da aşıktı, onun öyküsünü de izledik :

Webtoonlar

 

 

Hüzünlü bir dans

Esas kızın en yakın arkadaşı vardı her zamanki gibi. Sonuna kadar kıza destek oldu.

Kızın annesi çocuksu bir karakterdi, kız kanser olduğunu uzun süre ona söylemedi, o da niye evlenmiyorsun, niye işten ayrıldın vıdı vıdı kızın başının etini yedi durdu.

Kızla annesini çocuk Jeju’ya tatile götürdü.

Kızın annesi

Kız dizinin başlarında kıvırcık saçlı ve gözlüklüydü. Ben çok şirin bulmuştum doğrusu.

 

Kız bir gün Okinawa’da çok üzgünken bir ajussi ile tango yaptı. Çok rahatlatınca tango kurslarına yazıldı. K3ndi iş yerinde çalışanlardan biri burada takma isimle tango öğretmeniydi.

Sonra hem esas çocuk, hem de ikinci erkek tango öğrendiler. Tango sahneleri en iyisiydi doğrusu. Kızı dans ederken pek güzel elbiseler ve ayakkabılar giydi. Allahım dans kurslarına geri mi dönsem acaba. Gerçi biz tango yapmamıştık, salsa, çaça ve de rumba yapmıştık ama olsun. Ben tangonun fiziksel olarak da çok güzel görünen çiftler tarafından yapılması gerektiğini düşünenlerdenim. Bizim ikili öyleydi :

Yanıyorlar 🙂

Ay tangonuzu yerim ya 🙂

Eller böyle konuyordu. Lee Dong Wook’un kalp atışları 170’e filan çıkmıştı sanırım.

Bu da siyah bir elbise

 

Oldu olacak bu çiftin bir de tutkulu sahnesini koyalım :

Kızımız doktor ile de bir dans gösterisi yaptı hastanede :

Kızımız en çok iki erkeğin kendisi için savaşmasını istermiş, aşağıda bunun şakası yapılıyor :

Bazı hatırda kalıcı sahneler. Çocuk her şeyi öğrendikten sonra kızın hep yanındaydı :

Jeju’da

Hastanede sevdiceğini sarmış

Bazen hüzünlü anlar oldu

İlk itiraf

Kendisini hediye olarak getirmiş 🙂

 

 

Kız büyük olunca böyle sahneler kolay oluyor 🙂

Hayat kısa 🙂

Bir de dizinin başlarında bir sahne vardı çok hoştu. Kız kanser olduğunu öğrendikten sonra yine kanserden ölen babasının mezarına gidiyor ve ona çıkışıyor. “Herkes kızına evler, para, değerli şeyler bırakır, sen bıraka bıraka kanserini mi bıraktın ? “diye.

Babayla dertleşme

 

Wookie bakışlarını çok iyi kullanan bir aktör bence.

Dizide mutlu olaylar da oldu.

 

Mutlu bir olay

En çok sözlünün ve çocuğun ailesine sinir oldum ben :

Sözlünün ailesi

En son Wookie’nin heyecanlanmaları, küçük kıskançlıkları ve bu sahnelerdki mimikleri harikaydı diyorum. işte bir tanesi :

 

Dizinin dram dozu çok iyi ayarlanmış. Ama ikinci erkek askıntılık dozu her zamanki gibi biraz aşırıydı. İkinci erkek beklendiği üzere tatlı ve duyarlıydı. Ama birinci erkek Lee Dong Wook ise hiç bir şansı olamaz. Son söz şu Wookie’e bir Lee Da Hae’yi yakıştırıyorum, ama artık yaşı büyük olmayan güzel bir partnerin zamanı gelmedi mi, son dizisi Bubblegum’da sırf bu yüzden çuvalladı, yazık çocuğa !

 

Exit mobile version