Shin Ha Kyun her filminde akılda kalıcı ve farklı karakterler çiziyor. Oynadığı üç film var ki, Kore Savaşı ve Güney Kuzey Kore ilişkileri denilince akla gelmemesi imkansız, gerçekten seyredilmesi gereken, üç farklı film. Ben her birinden ayrı etkilendim.
Joint Security Area, Shin Ha Kyun’un tanınırlığını arttıran bir film olmuş. 2000 tarihli bu filmde Ha Kyun bir Kuzey Kore askerini canlandırıyor. bu filmin öyküsü de ilginç. Yönetmeni Park Chan Wook. Blue Dragon ve Blue Bell ödüllerini de almış film. Başrollerinde Lee Young Ae, Lee Byung Hun, Song Kang Ho var, Ha Kyun’dan başka.
Olay DMZ ( Birleşik Güvenlik Bölgesi ) Kuzey Güney Kore sınırında Kuzey Kore sınır askeri kışlasında öldürülen Kuzey Kore askerleri konusunu İsveç Askeri görevlisi Sophie Jean’ın ( Lee Young Ae ) araştırması olayıyla başlar. Güney Kore Askeri Lee So Hyeok ( Lee Byung Hun ) Kuzey Korelilerce esir alınmış, sonra- kurtarılmıştır görünüşe göre. Ama film ilerledikçe olayın öyle olmadığını geri dönüşlerle görürüz. Aslında Güney ve Kuzey Kore askerleri arasında bir biçimde arkadaşlık başlamış, filmin ilerleyişiyle çözülen gize kadar savaş durumu sırasında aynı ulusun evlatları olan gençler yakınlaşmışlardır. Shin Ha Kyun burada bir Kuzey Kore Askerini canlandırıyor. (Er Jeong Woo-jin ) Lee Byung Hun ise Güney Kore Çavuşu. Song Kang Ho Kuzey Kore Çavuşu, Kim Tae Woo ise Güney Kore Askeri. Kim Tae Woo’yu God’s Gift / 14 Days’te Lee Bo Young’un avukat kocası rolünde izlemiştik. Song Kang Ho ise The Attorney filminin başrolündeydi. Lee Byung Hun’dan söz etmedim, Kore Sineması dediğimizde artık onu bilmeyen yok. Lee Min Jung bacımızın da kocası.
O arkadaşlığı görünce, savaşın ne kötü bir şey olduğunu, insanların birbirlerini sevmek yerine ne diye öldürdüklerini sorgulamaya başlarsınız. O dostluk hep sürsün istersiniz, gencecik insanların hiç de değmeyecek bahanelerle nasıl nefrete, düşmanlığa sürüklendiğini görürsünüz. Paylaştıkları yiyecek, içecek, sevdiklerinin fotoğrafı olsun istersiniz.
Yaklaşan sonu adım adım görürsünüz, ama yapacak bir şey yoktur. Film insanın içini sızlatan bir biçimde biter. Oyunculuklar harikadır, yönetmen işini bilmektedir. Park Chan Wook Kore filmi dendiğinde çok tanınan Old Boy’u da içine alan intikam üçlüsünün de yönetmeni. Ha Kyun Sympathy for Mr Vengeance’ın da başrol oyuncusu. İntikam serisini de yakın zamanda yazacağım.
Fragman :
Welcome to Dongmakhol ise bu üç filmin içinde belki de en çok hoşuma gideni. Park Kwang Hyun’un çıkış yaptığı ilk filmi. 2005 tarihli. Senaryosu ve yapımcısı ise ünlü yönetmen ve senarist Jang Jin’in. Jang Jin Shin Ha Kyun ile iyi arkadaş olduğundan pek çok filminde Ha Kyun rol almış. Ben daha önce yönetmenin Man on High Heels filmini yazmıştım. Film gişede çok büyük başarı göstermiş. Filmin müzikleri Joe Hisaishi’ye ait.
Film 1950’lerde savaş sırasında üç Kuzey, iki de Güney Koreli askerin savaş olduğundan bihaber, naif bir biçimde yaşayan bir dağ köyüne gitmelerinin öyküsüdür. Köyde uçağı düşen bir de Amerikan askeri vardır. Köyün deli kızı rolünde Old Boy’un kızı, Tablo’nun karısı ve tabii Haru’nun annesi Kang Hye Jung oynuyor. Diğer önemli rollerde Kuzey Kore Komutanı rolünde Jung Jae Young , Amerikan askeri Steve Taschler, KuzeyKoreli Lim Ha Ryong, Ryu Deok Hwan, Güney Kore askeri Seo Jae Kyung ve komutanı Shin Ha Kyun oynamaktalar.
Askerler başlangıçta itişip tepişmeye kalkacak, ama köylülerin o naif halinden ve durumun anlamsızlığından etkilenip savaşta değilmiş gibi yaşamaya başlayacaklardır. Bu arada Amerikalı pilotu arama ve kurtarma çabaları sürmektedir. Zaman içinde askerler köylülerle arkadaş olurlar. Amerikalı askerin küçük bir çocukla dostluğunu, Kuzey ve Güneyli askerlerin birbirlerine hyung / abi demesini, birbirilerini yaban domuzundan kurtarmalarını ve sonunda domuzu birlikte yemelerini, askerlerden birisinin köyün saftirik deli kızına aşık olmasını izleriz.
Köyde sürekli uçan ve kızın kovaladığı kelebekler barışı simgeliyor gibidir. Görüntüler muhteşemdir. Dışarıda ise savaş tüm hızıyla sürmektedir. Köyün bulunup bombalanması söz konusu olunca tüm düşman yanlar köyü korumak için birleşir.
Filmin daha önce tiyatrosu oynamış ve Shin Ha Kyun yine aynı roldeymiş. Olay gerçek bir olaydan alınmış. Görüntüler o kadar akılda kalıcı ki, her an bir tanesini bir yerlerde anımsayabilirsiniz. Bu film de savaşın anlamsızlığını derinden hissettiren bir film. Hele o köydeki insanların o savaşın içinde şirinler gibi yaşayışını görenler gerçekten ne oluyoruz derler. Savaşı körükleyen, askerliği yüceltenlerin bu filmi görmesi gerekir. Savaşlarda kazanan kaybeden değil, kurbanların olduğunu bir kez daha anlatan bir film.
OST’tan
Son filmimiz The Front Line 2011 yapımı. Battle of Highlands adıyla da biliniyor. Yönetmeni Jang Hoon. Film savaşın bitmesine bir zamanı ele alıyor. Kuzey ve Güney orduları bir tepeyi karşılıklı alıp vermektedirler. Savaşın en kanlı dönemleridir. İki tarafında bitmek tükenmek bilmez bir savaşta nasıl harap olduklarını, hatta ateşkes duyurusundan sonraki 12 saatte bile üstlerinin yüzünden savaşmalarını izleriz. Signal dizisinin iki polisi bu filmde önemli rollerdeler. Özellikle Lee Jin Hoon etkileyici oyunuyla göz dolduruyor. Kuzey Koreli kadın nişancı insanın aklına Full Metal Jacket filmini getiriyor. Ryoo Seung Ryong, Ko Chang Seok,Ryu Seung Soo, David Lee diğer önemli rolleri paylaşmışlar.
Shin Ha Kyun’un komutanın şüpheli ölümü üzerine köstebek var mı diye araştırması için gönderildiği askeri bölük timsahlar adını almıştır. Timsah yavrularının yüksek ölüm oranından dolayı onlara bu isim verilmiştir ve durmaksızın ölmektedirler. Bölüğün komutanı geçmişte yaşadığı bir olay yüzünden morfinman olmuştur. Shin Ha Kyun’un daha önce birlikte askerlik yaptığı arkadaşı ise kısa zamanda terfi etmiş, ama acımasız bir asker haline gelmiştir. Bir süre sonra geçmişe yönelik sırlar da açığa çıkmaya başlar.
Filmde kolunu kaybetmiş küçük bir kız, delirmiş bir asker, Kuzey Korelilerin Güneyde kalan ailelerine ulaştırmak istedikleri öte beriyi koydukları bir tahta kutu, karşılıklı gönderilen bazı eşyalar, son dakikaya kadar savaşan Kuzey ve Güney komutanlarının zil çalar gibi artık “Ateşkes ilan edildi” duyurusundan sonra olayın trajikomik halini farkedip gülmeleri, gencecik bir çocuğun söylediği ninni, keskin nişancı kızı vurmaktan çekinen asker gibi hep anımsanacak pek çok sahnesi var.
İnsan bu filmleri izledikçe, yeterince bilgi olmasına rağmen bizde ne diye doğru düzgün savaş filmi yapılmaz diye düşünüyor , sonra doğru düzgün yapılan filmlerin de pek az olduğunu düşünüp susuyor.