미친 아줌마 / DELİ AJUMMA

Doğru zamanda, doğru yerde, içtenlikle, Reply 1988

Daha önce Reply 1997 ve Reply 1994′ü izlemiş, yazmıştım. Serinin sonuncusunu ise indirip bekletmekle meşguldüm.Başrolde Hyeri var diye elim gitmiyordu bir türlü. .İnternetin henüz bağlanmaması, çıkarıp izlememe yol açtı. Ahh, keşke daha önce izleseymişim, bu Reply hepsinden çok hoşuma gitti ve ayrıca herkeste olduğu gibi hiç de ikinci erkek  sendromuna kapılıp, üzülmedim, tam tersine kızın kiminle evleneceğini bilerek izledim ve her şeyi daha net görebildim. Yalnız 20 bölümlük bu seriyi   izlemeyenler ve spoilerdan hoşlanmayanlar bundan sonrasını okumasınlar, çünkü baştan aşağı spoiler yazacağım her şey.

Bir kere bu Reply dizisinin diğerlerinden farkı aile kavramına ve yardımlaşma, dostluk gibi kavramlara daha çok yer vermesiydi. Diğer ikisinde her ne kadar aileler de olsa, ağırlık gençlerdeydi. Burada gençler aileleri ve çevreleriyle birlikte ele alınmıştı. Küçük yaştan beri aynı mahallede büyüyen beş genç ve aileleri ele alınmıştı. Dolayısıyla karakterler daha oturmuş, kişiliklerin oluşmasına neden olan ortam daha net verilmişti.

Ben zaten dönem dizilerine bayılıyorum. Bu diziyi de itiraf edeyim bitirdim ama eşimle birlikte ağır ağır bir kez daha izliyorum. Özellikle dizinin geçtiği ortam, kullanılan eşyalar, alışkanlıklar, adetler çok ilgimi çekti. Yaşım icabı da durmaksızın bizdeki ortamla karşılaştırdım durdum. Gençler zaten benim çalıştığım yaş grubu olduğundan 1988 yılı da olsa çok tanıdıktı. Gençler , ergenler her çağda aynı, yalnızca ilgi alanları, kullandıkları alet edevat, gezme tozma mekanları değişiyor, yoksa tavırlar, davranışlar  hep tanıdık. Hele de lise dönemleri, sınavlar, öğretmenler, tembel teneke , sınıfın göz bebeği, eşek sıpaları durumları hep aynı hep aynı.

Başrol kız Hyeri. Evet bu kız rol yapamıyor, ama buradaki tembel, aklı bir karış havada Duk Sun  rolüyle çok da gözüme batmadı açıkçası. Halbuki Entertainer’da Ji Sung karşısında resmen sinir olmuştum kendisine. Anne ve babası her zaman olduğu gibi Sung Dong Il ve Lee Il Hwa. Bu seride Seoul Üniversitesi Matematik bölümünde okuyan eylemci, huysuz Sung Bo Ra adlı bir ablası ( Ryo Hye Young) ve Sung No Eul adında bir erkek kardeşi ( Choi Sung Won ) var. Ailecek bir bodrum katında yaşıyorlar ve dizinin neredeyse sonlarına kadar babalarının bir arkadaşının aldığı borç yüzünden maaşlarına haciz konmuş, acayip fakir bir aileler.

Duk Sun’un damat namzetlerinden Jung Hwan’ın ( Ryu Jun Yeol ) ailesi önce sitenin en fakir ailesiyken, sonra piyangodan para çıkmış ve ense kulak yerine gelmiş. Bu ailenin tümünü çok iyi oyuncuların oynaması dizinin başarılı olmasında çok büyük etkendi bence. Anne Ra Mi Ran, baba Kim Sung Kyun ki kendisi genç olup yaşlı görünen adamlar cinsindendir, o yüzden Ra Miran’ın eşini oynayabilmiş. ( Ra Miran 1975, Sung Kyun 80 doğumlu ) Ailenin büyük abisi Jung Bong’u  Ahn Jae Hoon oynuyor ki kendisi şu sıralar Fight For My Way’de ikinci çiftin erkeğini oynayıp, hepimizi sinir etmekle meşgul. Burada yedi kez üniversite sınavına girip kazanamayan, dersten başka her şeyle ilgili, şanslı Jung Bong’u oynuyor. Ben kendisini biraz bizim mandıra filozofuna benzettim nedense.

İkinci koca namzeti Taek rolünü oynayan Park Bo Gum. Annesi ölmüş Taek’in babasıyla birlikte yaşayan ileri zeka bir Go oyuncusu. Baduk deyince şimdiye kadar benim aklıma hep Misaeng‘teki rolüyle Siwan gelirdi, şimdi buna Park Bo Gum da eklendi. Bu Go oyuncuları resmen manyak, hayali fener gibi dolaşıyorlar. En basit işleri yapamaz, antisosyal tiplerken o oyunda harikalar yaratıyorlar. Bizim Taek’te her bir oyunda milyonları götürüyor, ama kahve makinesini çalıştırmak için fişe takamıyordu, hadi onu geçtim tabağındaki yiyecekleri alamıyordu da, neredeyse ağzına beslemek durumunda kalıyorlardı. Zaten zavallım saatler süre turnuvalarda, yemeden içmeden, uyumadan zaman geçiriyordu. O sevecen gözleriyle uykulu uykulu bakmaları çok fena kalbimi çaldı. Bu çocuk Prens rolünde de çok iyiydi Moonlight Drawn By the Clouds’ta. Ay yeniden bir dizide oynasa, çok özledim.

Duk Sun dizinin başında birlikte büyüdüğü dört gençten Sun Woo’ya aşıktı aslında. ( Go Kyung Pyo ) Ama sınıf başkanı, akıllı uslu, çalışkan Sun Woo Duk Sun’un ablasına aşıktı ve nuna nuna diye yanıp yakılıyordu. Bu arada Sun Woo da fakir bir ailedendi, babası ölmüştü, annesi ve kızkardeşiyle birlikte yaşıyorlardı.

Çocuklardan sonuncusu dans düşkünü, aklı bir karış havada  Dong Ryong ( Lee Dong Hwi ) lise müdürü babası ve bir sigorta şirketinde şef olan annesinin çalışmaları nedeniyle sevgi eksikliği çekiyor, dahası okulda her daim ensesinde olan babası yüzünden de eve bile gitmek istemiyordu. Mahallenin danışmanıydı kendileri 🙂

 

 

İşte büyükler ve gençler toplu halde :

 

 

 

 

Annelerin mahalledeki yardımlaşması, sohbeti, arkadaşlığı takdir edilesiydi, özenmedim değil :

 

 

Gençlerin Taek’in boş zamanı olduğunda toplanmaları, birlikte yemek yemeleri pek şekerdi :

Gençlerin geri dönüşlerle çocuklukları da verildi. Hepsi yine Taek’i koruyup kolluyorlardı. İzlediğimiz dizilerden üniversiteye giriş sınavının orada da buradaki kadar zor olduğunu biliyoruz. Jongro öğrenci olayları da bir çok dizi ve filmde söz konusu edildi. Bol bol savcılı hakimli dizi izlediğimizden baro sınavının zorluğu da malumumuz. Bu dizide de hepsi ziyadesiyle vardı. Yalnız ben şu çok çalışınca burun kanama olayını bir türlü anlamıyorum. Bu sadece Korelilerde mi oluyor nedir ???  Ben oldukça inek bir öğrenciydim, gerçi hiç sabahladığım filan olmamıştır, genellikle dersi derste öğrenirdim, ama en çok çalıştığımda bile burum kanamamıştır. Etrafımda da hiç burnu kanayan arkadaşım olmadı. Neyse dizide son zamanlarda her diziye sokuşturdukları meme kanseri risk ve menapoz olayı da vardı. İşsizlik ve erken emekli edilme sorunu da. Artık bunlara alıştık. Yalnız 20 bölüm boyunca her bölümde en az üç dört kez sofralar kurup kaldırıldı, ne feci şey ya. Bir de iştahlı iştahlı yemiyorlar mı, insan deli oluyor. Üst üste pilav yapıp durduğumu gören eşim dün artık “Yakında gözlerimiz çekilecek yeter artık !” dedi. Bir de geçenlerde pilavımın üstüne et koydu gülerek. Allahtan olayı sabah kahvaltısında pilav noktasına getirmedik, ama diziyi izlemek isteyen, öte yandan diyette filan olanları uyarıyorum yani. O anneler dakkada bir çocuklarını yemeye çağırıyorlar sofraları donatıp donatıp.

Şimdi biraz dizinin en tartışılan olayı damat konusuna gelelim. Görebildiğim kadarıyla Duk Sun Dong Ryong hariç diğer üç çocuğa da OK’di. Yani ilki ablasına aşık olmayaydı onunla, konser kapısına Park Bo Gum yerine Ryu Jun Yeol gelseydi de onunla olacaktı. Öyle de kaz kafalıydı yani. Hiç öyle ahım şahım aşık olduğunu hissetmedik. Sadece birileri beni sevsin, benimle çıksın ihtiyacı içindeydi.

Çocuklara gelince aslında ikisi de kendi karakterleri çerçevesinde kıza aşıktılar. Ama benim görebildiğim kadarıyla Park Bo Gum yani Taek çok daha eskiden beri ve çok daha içtenlikle seviyordu. Bunu sonra Jung Hwan’da ifade etti. Konu kırmızı ışıklara filan takılmak değildi, o benden çok istedi diye. Gerçekten de o zayıf herkesin yardım ettiği Taek gerektiğinde kızı kucağına alıp koşturmasını bildi. O kadar saftı ki Jung Hwan bile ona kızamadığından serserinin  biri olmasını diledi ki kızıp rekabet edebilsin. Jung Hwan da Taek’de birbirlerine olan sevgilerinden bir adım geri durdular bir süre. Ama Taek hislerini açık etmeden de Jung Hwan’ın çok fırsatı oldu. Habire kıza söylenip, eziklenmekten başka bir şey yapmadı. Duygularını açıkça söyleyemedi. “Hanbok çok yakışmış .” deseydi ölür müydü* Kız pembe gömlek aldığında ve abisi beğenmeden çok önce gömleği giyip gitseydi doğum gününe, “Teşekkür ederim, çok düşüncelisin, çok beğendim. ” deseydi. Hadi onu yapamadı, abisine gömlek hediye edilip de kız yanlış anladığında “Abim de kendisine almış, benimki içerde” diyemez miydi ? O konser kapısına geç  gitti diyelim, Taek ile Duk Sun çıkmaya başlamış bile olsalar, şansını deneyemez miydi? Salak gibi yüzük eşliğinde yaptığı konuşmayı “Şaka şaka” diye geçiştirmeyeydi, belki yine şansı dönerdi. Sonuçta kız evli barklı çoluk çocuklu değildi ki . Taek hep dürüst oldu sevgisinde, herkesin yanında söylemeye utanmadı, arkasında durdu aşkının. Tamam belki ayakkabılarını bağlamayı beceremiyordu ama sevgisini yansıtabiliyordu. Taek tam bir kuzuydu ya. Durup durup gülümsemesi saf saf  🙂  Duk Sun kadar kaz kafalı kıza açık açık seni seviyorum demedikten sonra bir şey de anlayacağı yoktu. Ayrıca Jung Hwan olayı da çok çabuk kabullendi ve geri çekildi. O zaman ne diye izleyicinin yarısı, damat Jung Hwan olmalıydı diye tutturdu bilemiyorum. Aslına bakılırsa bence Dun Sun’a en yakışan damat adayı Dong Ryong’tu. Diğer ikisi çok daha iyilerini hak ediyorlardı. Sun Woo’ya da yazık oldu, o huysuz nunaya kaldı zavallım. Bu arada okul arkadaşı olarak Sseureki’nin ve Go Ara’nın misafir oyuncu olarak katılmaları pek hoştu.

Mahallenin hatunlarının permalı saçları beni benden aldı, ne sinir bir modaymış. Ahizeli telefonlardaki dantel olayı, Il Hwa’nın giydiği şalvar tipli pantolonlar, bel üstü, dar kotlar, olimpiyat çalışmaları, kasetler, eski TV’ler diziler her şey izlenesiydi. 90’lardan sonra internet, bağlanma sesi, internete bağlıyken telefonu kullanamama filan şimdilerde hep şaka gibi geliyor. Şimdilerde mahalle arkadaşlıkları, komşuluk da büyük şehirlerde bitti. Çoğumuz işten güçten komşularımızı tanımıyoruz. Komşu komşunun külüne muhtaç sözündeki külün ne olduğunu bile bilmez sorsan çocuklar, ya da gençler.

Bu dizide ailenin bir yarısının olmamasının eşleri ve çocukları nasıl etkilediğini de yakından izledik. Annesi olmayan Taek’in ve babası olmayan Sun Woo’nun anneleri ve babalarının o çırpınışları, çocukların kırık dökük bir yanları olması çok acıklıydı. neyse sonunda iki yalnız evlendiler de çocuklar da anne ve baba sahibi olmuş oldular. Eşleri olan diğer üç ailenin de ilişkileri çok komikti. Özellikle Ra Miran ve kocasının iletişimi, iletişememesi, kavgaları çok komikti. Ra Mi Ran’ın evden ayrıldığı bir dönemde evin erkeklerinin hemen soyunup donla ayılığa soyunmaları unutulur sahne değildi.

Bir son not olgun damat sigara içiyordu. Çocukların içlerinde tek sigara içen Taek’ti bildiğim kadarıyla, sırf oradan bile damadın Taek olduğu anlaşılabilirdi. Bir de adamın ağır ve saftirik halleri ben Taek’im diye bar bar bağırıyordu zaten.

Bu dizide büyüklük halleriyle Duk Sun ve ablası bir de Taek’i gördük. Sun Woo ile telefonda konuşuldu. Jung Hwan’ın abisi ve Duk Sun’un arkadaşının evli olduğunu öğrenebildik. Mahalle dağılmıştı. Jung Hwan’a ne oldu, evlendi mi nedir söylemediler. Halbuki ilk iki seride hiç olmazsa ikinci çocuklara birer eş bulmuşlardı da gözümüz arkada kalmamıştı. Sonra düşündüm. Jung Hwan’ın uçağını filan düşürüp çocuğu şehit mehit de yapabilirlerdi. Neyse Allahtan o kadar acımasız olmamışlar. İlk iki serinin aksine Taek ile Duk Sun’un çocukları da yoktu sanırım. Yani gençlerin akibeti belirsiz kaldı, mahalledeki eski hallerini toplanıp film izleyip ramen yedikleri günleri görünce resmen gözlerim doldu. Dedikleri gibi gençlik bir ışık gibi gelip geçiyor. Sonra tadı damağınızda kalarak özlemle anıyorsunuz o günleri. Demem o ki gençler gençliğinizin kıymetini bilin, vakit varken. Farkındalık önemli şey 🙂

 

 

Dizi müzikleri için 🙂

Son Bir Ek. Jung Hwan için üzülenler, Ryu Jun Yeol’ün Hyeri ile çıktığı ortaya çıkınca çok sevindiler, kızı gerçek hayatta hiç olmazsa Jung Hwan kaptı diye 🙂

Exit mobile version