Bu Corona günlerinde dizi izleme oranım artacağına azaldı sevgili yorobun. Eskiden özgürce dışarı çıkabildiğimiz günlerde daha çok dizi izlerken, şimdilerde kaliteli zaman geçirme ve zamanı güzel değerlendirme kaygısına mı düştüm nedir, günü yirmişer dakikalık, birer saatlik bölümlere bölüp yirmi dakika Korece çalışacağım, bir saat şu kitap, bir saat bu kitap, iki saat boyama, bir saat yazma çizme derken, zaten rutin haline gelen patlıcan sabunlama, balkona biriktirilenleri, içeri taşıyıp temizleme, ekmek yapma gibi işlerle zaman geçirip, akşamın nasıl olduğunu anlayamıyorum. Devamlı evde oturmaktan mı nedir, her yıl bu zamanlarda nükseden alerjim de iyice artmış durumda. İkide birde koku duygumu, ateşimi kontrol etmekten, Aha , bu öksürük alerjik sanırım.”sonuçlarına varmaktan helak oldum. Hava az biraz ısınsa köye kaçma planlarım var. Ama o zaman da zayıf internet, çekmeyen telefon, kapıya gelmeyen kargo gibi sorunlarla uğraşacağım. Ne de olsa tamamen kırsal böceği olamıyoruz, bu artık apaçık belli. Yine de toprakla, börtü böcekle , bahçede uğraşmak iyi gelecek gibi.
İşte bu arada Hospital Playlist ile birlikte izlediğimiz 365 Repeat The Year, 12 bölüm olduğu için çabucak bitti. Hareketli ve sürprizli bir fantastik dizi olduğu için de yobo ile hiç sıkılmadan izledik. Dizi Kurumi Inui’nin romanına dayanıyor. 2018 yılında vizyona giren Wheel of The Fortune adlı Japon dizisi de aynı romandan uyarlanmış. Yönetmen Kim Kyung Hee Lucky Romance’ın da yönetmeni.
Konu bir grup insanın gizemli bir kadının yönlendirmesiyle bir yıllarını tekrar ederek, zamanda bir geri dönüşe çıkmasını anlatıyor. Her birinin hayatında düzeltmek istedikleri önemli yanlış kararlar, ya da olaylar vardır, 365 gün öncesine dönmek kaderlerini gerçekten değiştirebilecek midir ? Fantastik dizi ve film dünyasında sık rastlanan bir konu yani. Bizim dizimizde başrollerden Lee Joon Hyuk bir dedektif, Nam Ji Hyun ise webtoon yazarıdır. İşin içine polis girince seri katil temasının olmaması olmazsa olmazlardan Kore dizilerinde. Bu dizide de ana tema seri katil yakalama aşamasına döndü bir süre sonra, öte yandan dizinin hem işlenişi, hem de senaryo basit değildi, sürükleyiciydi, sürprizliydi, ” Hiç kimseye güvenmeyeceksin bu hayatta.” cümlesinin göstergesiydi. Karakterler derinlikliydi, her biri dizi içinde yeterince işlendi.
Ben Lee Joon Hyuk’u pek izlememişim. Along with the God’s’tan , The City Hall, Worlds Within’den anımsıyorum. Hele bu sonuncusunda çok ilginç bir tiple oynamıştı. City Hunter’da da varmış, ama hiç hatırlayamadım, izleyeli çok olduğundan olsa gerek. Designated Survivor’a da başlayıp, orjinalini anımsayıp izlememiştim, orada da vardı. Ama Nam Ji Hyun’u oldum olası severim. Kore oyuncularının en yüksek IQ’ya sahip olanlarından olduğu söylenir. Psikoloji bölümünü bitirdi ve çocukluktan beri oyunculuk yapıyor. Kendisinin Suspicious Partner ve Shopping King Louis dizilerini yazmıştım önceden. Lee Joon Hyuk ile de kimyaları pek hoştu. Dizinin başından sonuna kadar romantizm olsun diye bekledik durduk, son bölümde bu isteğimizin üzerine bir bardak soğuk su içtik. Hoş bir arkadaşlık ve işbirliğinin dışında bir şey olmadı. Diziye bu beklentiyle başlayacaksanız hiç başlamayın yani. Öte yandan dizi bu haliyle de çok güzel. Hani böyle her bölüm sonunda ” Hadi be !” Yok artık ! dediğiniz dizilerden bu.
Bu zaman yolculuğu dizilerinin açığı olmayanını görmedim ben. Hep bir yerde durup ” Ee peki madem öyleydi, bu niye böyle olmadı, peki şu böyle olursa, bu nasıl olacak, şu ne yapacak, bu nasıl olacak diye pek çok sorular sorarsınız ve cevabını da alamazsınız. Bir yere gelip tıkanırsınız. Ama izlediğiniz o süreçte eğlendiyseniz, sizi oyaladıysa, şaşırttıysa, izlemekten vazgeçmediyseniz o dizi güzeldir. Bunda da sizi tatmin etmeyen bazı yönler mutlaka olacak, ama bence ilgiyle izleyeceksiniz. Ben de bir bakayım bakalım bu Lee Joon Hyuk’un A Poem A Day’i izlenebilir bir dizi mi ?
Dizi müziği şurada.