Zaman yolculuğunu konu alan bir diziyi daha bitirdim. Bitirdim diyorum, yobo ilk bölümde Cho Seung Woo uçağın delinen yerini bantla yapıştırınca diziyi bıraktı 🙂 O sahneye gelmeden önce Park Shin Hye’nin bir ordu kadar adamdan kaçması da ona pek inandırıcı gelmemişti zaten. Ben yine de devam ettim, ama ettiğime de pişman değilim. Dizi yaklaşık beşinci mi altıncı mı hangi bölümdü pek hatırlamıyorum tipik zaman yolculuğu bilim kurgu dizisine döndü ki ben pek severim. Bu konuda da bir yazı yazmakta olduğumdan, konunun inceliklerinden bu yazıda söz etmeyeceğim.
Öncelikle görüntüdeki iki başrol oyuncusundan ve en az onlar kadar önemli bir rol üstlenen ahjussi Kim Byung Chul’dan hoşlanırım. Şimdi Park Shin Hye’nin öpüşemediğini ben de biliyorum. Azıcık Lee Jong Suk ile daha da iyi Kim Rae Won ile öpüşmüştü. Ama genelde öpüşürken ya ağlıyor konumda oluyor, ( Ahanda şurada ) ya da öpüşmeyip limon yiyor gibi davranıyor. Maalesef bu dizide de öyleydi. Karşında Cho Seung Woo var ve Stranger’daki gibi duygusuz bir tipi de oynamıyor, öpsene çocuğu doğru düzgün, yok, varsa yoksa aksiyon. Dizinin sonlarına doğru Han Tae Sul ( Dizideki dahi fizikçi, zaman makinası mucidi , çapkın ve yakışıklı ve de zengin ve de esprili ve de her şey başrol karakter ) kendisiyle yalnız kalıyor, ben bir şey olur mu diye beklerken silah talimi yapmaya karar verdi beyimiz. Ama ne güldüm, nasıl olsa öpüşemiyor, bari ateş etmeyi öğreneyim dedi zaar.
Daha önce söylemişimdir, Park Shin Hye’yi Kova burcu olduğundan mıdır nedir severim. Zaten en ünlü ne kadar erkek oyuncu varsa hepsiyle oynadı, dizilerini es geçmek de imkansız oluyor bu durumda. Çocuk oyuncu olarak başladığından senelerdir sektörde. Ben de eski bir iki dizisi hariç hemen hemen her dizisini izlemişimdir. Daha önce You are beautiful, Heartstrings ,Pinocchio , Doctors, Memories of Alhambra dizilerini yazmıştım. Heirs’i de izledim, bir ara yazayım diyorum her yazdığım blog yazısında, sonra araya hep bir şeyler giriyor.
Park Shin Hye 90 doğumlu. Cho Seung Woo ise 80 doğumlu. Bir on yıl yaş farkı var yani. Ama beyimiz yaşlı göstermiyor, dizide de kimyalarını beğendim ben. Ayrıca Stranger’dan sonra Cho Sreung Woo’yu duygularını belli eden bir rolde görmek de pek hoşuma gitti. Stranger iki sezondu bildiğiniz gibi , ikinci sezon yazısı linki de işte burada. Cho Seung Woo müzikal oyuncusu olduğundan çok fazla dizide oynamıyor. Oynadığı zaman da işte ne olursa olsun izlemeye çalışıyoruz, çünkü iyi oyuncu.
Dizinin konusuna girmeden önce adının nereden geldiğinden söz etmeliyiz sanırım. Sisyphos / Sisyphus / Myth Sisifos da yazılıyor Türkçe’de kolay okunsun diye, adı üstünde Yunan Mitolojisinden bir anlatı. Şimdi efendim fazlaca detaya girmeden anlatayım. Bu Sisifos bir kral , Zeus’u kızdırıyor. Zeus ona ölüm meleği Thanatos’u gönderiyor, bu ölüm meleğini zincire vuruyor, kimseler ölmez oluyor, Hades yakınmaya başlıyor, Zeus ölüm meleğini kurtarmak için Ares’i gönderiyor, Sisifos’u ölüler ülkesine gönderiliyor.Cenaze töreni istemediği için bu sefer Hades’i kızdıryor falan da filan tekrar yeryüzüne gönderiliyor, gerçekten öldüğünde tanrılar onu sonsuza dek taş yuvarlamaya mahkum ediyorlar ki bu anlatının mihenk taşı da aslında bu, O taş tepeye gelince aşağı yuvarlanır, Sisifos tekrar taşı tepeye çıkarır. Yararsız bir çaba en büyük ceza yani. Bir dolu çalışıyorsun boşu boşuna, işte burada da Park Shin Hye çıkan savaşı durdurmak için yakılıp yıkılmış, Kore’den gelecekten günümüze bomba patlamadan öncesine geliyor, hem de birden çok aynı Sisifos gibi bir şeyi değiştiremeden çabalayıp duruyor. Sonunda bir şeyler değişiyor tabii ama nasıl ?
Şimdi önce kötü ajussinin bir fotoğrafını koyalım ki Kore’nin sonunu o getirmiş. Bu arada başka ülkelerdekilerin niye hiç kılı kıpırdamamış ki ?
Dizide Sung Dong Il’de önemli bir roldeydi.
Dizide Chae Jong Hyeop da pek çok genç kızın kalbini çaldı bence. Bundan sonra daha sık göreceğiz bu çocuğu sanırım.
Şimdi bu zaman yolculuğu dizilerinin her birinde mutlaka kafamızın basmadığı yerler olur, birileri sanki fizik dahisi gibi açıklamalar yapar, ama yapılan açıklamaların da doğru olduğu pek olası değildir. Yalnız ne olursa olsun , bilim kurgu da olsa inanılır temeller üzerine oturması gerekir, çok fazla açık nokta kalırsa, ya da inanılırlıktan uzaklaşırsa diziden aldığınız zevk azalır. Bu dizinin yönetmeni sevilen diziler, The Legend of the Blue Sea, Master’s Sun, Doctor Stranger, City Hunter gibi dizilerin yönetmeni. İki senarist gözüküyor, ama haklarında bilgi bulamadım. Bence senaryoda yarıklar vardı, final de tatmin edici değildi, ah ama işte oyuncular adına izleyip bitirdim, aslında süreçten çok da zevk aldım, biraz daha özenli yazılmış olsaydı, tadından yenmeyecekti. Zaman yolculukları, paralel evrenler filan bu gibi konular hep riskli, kolay konular değil. Bu arada dizinin müzikleri de hoşuma gitti benim. Full albüm şurada . Giriş müziği Stay / tempus’u ( Gsoul ) görüntü eşliğinde verelim. İşte şurada.
Son söz bu dizi akılda kalıcı karakterleri olan bir diziydi. Bir Han Tae Sul, Bir Gang Seo Hae, Mr Park, sevimli Jae Sun ve diğerleri biz kore dizi severlerin anımsayacağı kişiler bence. Bilim kurgu severlere önerilir.