Bu ara çok dizi izleyemiyorum. Ama araya maraton usulü bu diziyi sıkıştırdım. Aslında diziden söz edenler sıkmayan , yormayan hafif bir aşk hikayesi demişlerdi. Sıkıp yormama kısmına katılsam da hafif kısmına pek katılamayacağım, çünkü senarist çok katmanlı karakterler yazarak, diziye açıkcası ummadığım bir derinlik katmıştı. İzlediğime çok memnun oldum.
Dizi konusu aslında sık rastlanılan konulardan. Çift karşılaşır, birbirinden hoşlanmazlar, sonra yavaş yavaş önce arkadaş, sonra sevgili olurlar. Peşinden ayrılık gelir, bir süre sonra tekrar karşılaşırlar, birbirlerine bir şans daha verecekler midir acaba ?
Bizim çiftimiz Choi Ung (Choi Woo Shik ) ve Kook Yeon Su (Kim Da Mi ) liselidirler. Lisede okul birincisi Kook Yeon Su ve sonuncusu Choi Ung olarak bir belgeselde yer alırlar. Belgesel bittikten sonra çıkmaya başlarlar, beş yıldan sonra ayrılırlar. Beş yıl sonra tekrar karşılaştıklarında Yeon Su disiplinli bir halkla ilişkilerci, Ung da başarılı bir çizer olmuşlardır. Yeon Su’nun Ung’a işi düşer, ama niye ayrıldıklarını bile bilmeyen Ung daha önceki bir diyaloglarında söylediği gibi kızı tuzlu suyla kovalar. ( Ortamı temizliyor 🙂 )Sonra Ung’un tek arkadaşı ki belgesel yapımcısıdır artık, belgeselin devamını çekmek ister. Zaten artık bir şekilde birbirlerinin yaşamına tekrar girmişlerdir. Belgeselin çekilmesi kararı alınır. Bu süreci izlerken geri dönüşlerle lise ve üniversite yıllarını, ayrılığın nedenini, her ikisinin, hatta yan karakterler olan Ung’un arkadaşı ve ona aşık olan idol kızın hayatlarını, zaaflarını, travmalarını izleriz.
Choi Woo Shik özellikle Parasite filminden sonra dünyaca tanınır oldu. Ben kendisini ilk Rooftop Prince dizisinde izlemiştim. Sonra filmlerini izledim. Hemen her duyguyu sadece gözleriyle geçirebilme yeteneği var veledin. Çok iyi oyuncu yani. Kim Da Mi ise özellikle Iteawon Class dizisiyle ünlendi. Daha önce oynadığı The Witch filmiyle de ödül almıştı. O da iyi oyuncu. Çiftlerin ikisi de iyi oyuncu olunca, senaryo da hoşunuza gitmişse izlemek çok zevkli oluyor. Bir süre sonra araba kullanırken otomatik olarak sürersiniz ya nereye gideceğim diye bakmadan, ayaklarınız sizi götürür, siz manzaranın keyfini sürersiniz. İşte ben de senaryoya bakmadan , oyuncuların oyunculuklarını izlediğimi fark ettim bu diziyi izlerken bi anda.
Şimdi çocukluk arkadaşının travması, annesiyle olmayan ilişkisi de çok iyi verilmişti. O çocuğun yalnızlığı, Ung’un ailesine özenmesi, ama Ung’un da terkedilmiş bir çocuk olması, o sevgi dolu ailede bunu hep bir yara olarak taşıması çok can acıtıcıydı. Bir de ben bu konuyu daha önce başka bir dizide izledim. Böyle anne baba çocuklarının ölüm yıldönümünde mezarına gidiyorlar filan. Neredeyse bire bir aynı olay, ama hangi diziydi anımsayamadım. Çok dizi izlemenin de böyle dezavantajları oluyor. Bu arada Yeon Su’nun büyükannesi ile ilişkisi de göz yaşartıcıydı. Ona sığınması, hayatının odak noktası yapması. Okul arkadaşlarının mobbing’i de sinirimi bozdu. İnsanlar niye bu kadar acımasız. İlkokulda bile ufacık çocuk dedikleriniz bile arkadaşının en çok acıtacak yerini buluyor. Belki daha önce yazmışımdır, arkadaşına kızan dördüncü sınıf bir öğrencim onu kızdırmak için annen cennete gitmedi demiş, neye üzüleceğim şaşırmıştım, çocuğun annesinin ölmüş olmasına mı, bunu kabullenip onun cennete gitmediği düşüncesini kabullenememesine mi… Dizide hoşuma giden bir diğer yan Yeon Su ve Ung’un farklılıkları, ama bir noktada da benzerlikleri,birbirlerini hep sevmeleri ama yine yapılarının getirdiği engellerin hayatlarına ket vurması gibi detayların çok iyi anlatılmasıydı.
Ben sadece idolü oynayan ( NJ ) kızın sahnelerini atlatmak istedim. Bir idolün travması beni çok da ilgilendirmedi doğrusu. Öte yandan Ung’un anne ve babasının sahneleri zevkle izleniyordu. Ung’un menajeri ve Yeon Su’nun arkadaşının sahneleri de uzasaydı, onlardan da sıkılabilirdim.
Dizinin OST’ı şurada Ama BTS’den V’nin söylediği Christmas Tree’yi ayrıca verelim. İşte şurada.
Son Not. Choi Woo Shik nasıl 31 yaşında olabilir yahu, 16-17 göstermiyor mu ?