Siz de ilk bakışta “Bu ne çirkin kız yahu, nasıl oyuncu olup, ünlü olmuş bu” demediniz mi? İtiraf edin. Sonra ona rağmen bir dizisini izlediniz, yanıbaşında yakışıklılar yakışıklısı bir adam oynuyordu çünkü. Sırf o erkek oyuncunun yüzü suyu hürmetine. Ama ilk sahne ikinci sahne derken kız sevimli, çekici, yetenekli hatta dizi sonunda resmen güzel gelmedi mi size? Valla bana öyle oldu. Bir erkek oyuncu uğruna başladığım dizi sonunda bir baktım, Gong Hyo Jin dizilerini aratıyorum.
Gong Hyo Jin’in hiç bir dizisini seyrettiğime pişman olmadım şimdiye kadar. Hatun zaten oyunculuğa başladığı andan itibaren Kore’nin ne kadar taş adamı varsa hepsiyle bir bir oynamış resmen. Şansın böylesi. Tabii bunda şanstan öte iyi oyunculuğun, akıllı kararların ve ilkeli olmanın da etkisi var.
Gong Hyo Jin 4 Nisan 1980 doğumlu. Koç burcu, tuttuğunu koparmasındaki inadı buradan geliyor biraz da. Pek çok Güney Koreli oyuncu gibi yaşını göstermiyor. Çok ince, sıska denecek kadar hem de. Ama bu modellikte işe yarıyor ve genç göstermesinde de. Boy 1.72, kilo da 46 olunca Jo in Sung , So ji Sub, Gong Yoo gibi uzun boylu oyuncuların yanında güzel duruyor. Hoş, nispeten kısa Jang Hyuk’la da hoş gözüküyorlardı.
Kızımız lisedeyken küçük erkek kardeşi ve annesiyle Avustralya’ya taşınmış. Brisbane’e. Babası da Kore’de çalışıp bunlara para yolluyor. Ama IMF krizinden sonra geri dönmek zorunda kalmışlar. Ama bu kızımızın işine yaramış tabii. Bir kere İngilizce öğrenmiş, ikincisi 2011’de Avustralya ve Güney Kore arasındaki ikili ilişkiler çerçevesinde iyi niyet elçisi olarak atanmış. Bu oyuncuların da Kore’de her bir etkinliğe elçi atanmaları işi beni çok güldürüyor. Gerçi iyi de oluyor, Güney Kore onlar sayesinde daha çok tanınıyor, akıllı adamlar vesselam.
Hyo Jin Kore’ye dönünce model olarak çalışmaya başlamış. Ben başta ya Kore’de adam kıtlığı var, bu kızdan model olur mu da dediydim. Ama bir kaç fotoğrafını görünce lafımı yuttum. Siz de yutun çarpılırsınız valla.
2014 yılında Gong Hyo Jin’in Marie Claire Dergisi için Türkiye’de yaptığı fotoğraf çekimlerinden bazı fotoğrafları da koyalım. Kızımız çok sevimli fotoğraflarda.
Momento Mori’nin yönetmeni kendisine Family Ties ( Aile Bağları) filminde bir rol teklif ediyor. Bu rol ona özel yazılmış. Bu rol ile en iyi kadın oyuncu ödülüne aday gösteriliyor ve film kariyerinde bir dönüm noktası oluyor. Selanik Uluslararası Film Festivalinde de en iyi kadın oyuncu ödülünü alıyor.
Thank You Jang Hyuk’la başrolü paylaştığı çok duyarlı diğer bir dizi. Onu da şurada yazmıştım.
Gong’un filmleri için ayrı bir yazı yazacağım, ama yine de bu yazıda Crush and Blush filminin öneminden söz etmek isterim. Bu filmdeki rolüyle beş ayrı ödül kazanmış. Bu kara komedideki tipi de insanı korkutacak ölçüde değişmiş.
En sevdiğim dizilerden biri Pasta. Burada Lee Sun Gyun ile yakaladığı uyumun yanı sıra, sıradan ama sebatlı ahçı çömezi Seo Yoo Kyung’u canlandırmada gösterdiği başarı, onu Güney Kore Dizi dünyasının vazgeçilmezleri arasına çoktan sokmuş bulunuyor.
Gong Kore’deki en ünlü hemen hemen her oyuncuyla başrol oynamış demiştik. Dizide, dizide olmazsa filmde. Benim de bayıldığım ve daha önce yazdığım The Greatest Love bunlardan biri. Cha Seung Won ve Gong Hyo Jin ağzınızı toplayamayacağınız bir dizi gerçekleştirmişler.
Hong Sisters’ın yazdığı bu diziden sonra Master’s Sun’da yine iki kızkardeşin senaryosuyla oluşturulan dizide bu kez So Ji Sub ile görüyoruz kızımızı. Fantastik ögeler içeren bu dizide Kore’nin Melinda Gordon’u olarak hayaletlerle başa çıkmaya çalışıyor, bir yandan da So Ji Sub’u kendisine aşık ediyor.
Gong Hyo Jin’i Jo In Sung ile çok yakıştırdım. Yanlış anlamayın, ben ay şunlar bir çıksalar diye dua eden tiplerden değilim. Dizide kimyaları çok tutmuştu. Öte yandan sevdiğim çiftler gerçek hayatta çıkarlarsa da hoşuma gitmiyor değil. Gong Hyo gerçek hayatta uzun süre aynı adamla çıkmış. Şimdi ayrılar ama aktör Ryoo Seung Bum hayatında önemli bir yer almış. Kızımız çok çapkın değil sanırım, ya da karda yürüyüp, izini belli etmeyen cinsten bilemeyiz. Bu Kore’de özel hayat saklanıyor habire biliyorsunuz. Her neyse Jo In Sung’la oynadığı It’s OK That’s Love’dan bazı bölümleri hala arada açıp açıp izliyorum. Hele son sahne ne çok hoşuma gitmişti. Jo In Sung’un surat ifadesi ve hamilelik testini alıp gururla bahçeye çıkışı. Dizinin OST’u da sık dinlediklerimden.
Gong Hyo Jin’i en son The Producer’da izledik. Cha Tae Hyun ve Kim Soo Hyun ikisi birden kızın peşinden koşturdular, ihale Cha Tae Hyun’a kaldı, Kim Soo Hyun ise yaşlı gözlerle “Bari IU’ya he diyim.” dedi. Kore’nin iki önemli aktörü ile de bu dizide oynayarak, kimbilir kimlerin ahını aldı Gongcuğumuz. Bildiğim kadarıyla Lee Min Ho ile oynamadı henüz. Bir de onunla oynarsa Minozların tepkisini alacak. Gerçi ben ikisinde hiç bir kimya bulamıyorum, oynamasınlar lütfen. Bak Kim Woo Bin ile bir nuna romansına bir şey demem. İki güçlü karakter, oldukça da ilginç olur bence.
Gong Educating Rita ile tiyatro’da yapmış. Tabii bir dolu reklam filmleri de var.
Her dizisinde giydiği o tuhaf giysiler izleyiciler tarafından eleştirilse de Kore’nin 20-30 yaşları arasındaki kadınları giyim tarzıyla etkileyen en önemli oyunculardan biri Gong Hyo Jin.
Gong Hyo Jin’in hayat tarzı ve diğer etkinlikleri de söz etmeden geçilecek gibi değil. Kızımız tam bir yeşilci. Gong Hyo-jin’s Notebook isimli kitabında yaşam tarzını anlatıyor. Şampuan ve duş jelini nasıl azar azar kullandığını, küçük bir arabası olmasını, bit pazarlarından alışveriş etmesini, naylon torbaları yeniden kullandığını, şarjlı pil kullanıp, bisiklete bindiğini, çiçek yetiştirip, terk edilmiş hayvanları evlat edindiğini, tüm bu güzel şeyleri anlatıyor. Bilinçli ve akıllı bir kadınla karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz. Bu da onu daha çok sevmenize neden oluyor. Gong Hyo Jin tekrar Türkiye’ye gelse de, gidip bir yanaklarından öpsem, “Aferin kızım,” desem “Hep böyle ol!”