Şu yukarıda gördüğünüz Japonların kısaca Kimutaku dediği bey, rating kralıymış. Yıllarca kadınlar arasında en seksi erkeklerden biri seçilmiş. Takuya Kimura, fotoğrafını ilk gördüğümde çirkin mi yakışıklı mı olduğunu pek anlayamadığım, ilginç bir tipi var diye düşündüğüm bir oyuncu. Ama Kore dizilerindeki bazı oyuncularda olduğu gibi ki benim sevdiğim oyuncuların çoğu öyle zaten, oynarken devleşiyor. Bakışı, duruşu, oyunculuğu on numara beş yıldız. Aslında kendisi JPop’ın en sevilen gruplarından SMAP’ın bir üyesi. Hangi dizide oynadıysa, o dizi rating rekorları kırmış. Eşi de kendisi gibi bir idol. İki tane de kızları varmış. Bu dizide çok sevdiği koçunun tavsiyesi üzerine ciddi bir aşk ilişkisine girmekten kaçınan, duyarlı ama göstermekten hoşlanmayan Blue Scorpions Buz Hokeyi takımının kaptanı ve as oyuncusu Halu’yu oynuyor. Dizi oynadığında evli ,iki çocuğu var ( 72 doğumlu kendisi, dizi 2004 yılında yayınlanmış ) ama uzak doğulu genleri işte çok daha genç gösteriyor, hepinizin de artık anlayabileceği gibi. Dizi pek çok Japon Dizisi gibi 11 bölüm.
Yalnız bu Japon Dizileri Kore Dizileri gibi değil. Yani Kore Dizilerini Türkçe’ye çeviren çok site varken, Japon Dizilerini çeviren çok az site var, ve de belli başlı diziler çevrilmiş. Ben diziyi İngilizce izledim. Bu diziyi de sanırım, ancak İngilizce alt yazılı bulabileceksiniz, tabii Japonca bilme ayrıcalığına sahip olanlar için her yol Tokyo 🙂 Ek : Diziyi Tayvan drama sitesi Türkçe’ye çeviriyor.
Dizi belirli bir spor çevresinde dönen bir gençlik dizisi olmasına rağmen, aşk teması ağır basıyor. Bu da artısı. başrol kız güzel bir kız. Aki rolünde Yuko Takeuchi. Kızcağız bir ara bir shotgun evlilik yapmış, ( Hamile kalmış yani ) bu dizinin çekildiği yılda Be With You filminde birlikte rol aldığı oyuncu Shido Nakamura ile. Bir oğulları olmuş. 2005-2008 arası kocası çapkınlıklara devam ettiği için nafaka bile almadan ayrılmış ve Japonya’da yalnız annelerin taktir edilenlerinden olmuş. ( Bu dizide oynayanların özel hayatlarını öğrenip dizi ya da film oynarken söz ettiğim için, yakında eşim beni evden atacak, ya da en azından benimle birlikte bir şey izlemeyecek. Bir gözünüzün önüne getirsenize birlikte Defendant izliyoruz, ben “Ji Sung’un karısı da On the Way to the Airport’ta izlediğimiz oyuncuyla tabii burada aslında Lee Sang Yoon diyorum, yeni dizi çekecek, zaten birlikte başka bir dizide oynamışlardı, çocuk da yeni sevgilisinden ayrıldı, o da idoldü, ama sinir bir kadındır” diye habire konuşuyorum. Gerçekten sinir bozucu, kabul ediyorum. ) Her neyse çift uyumu çok iyiydi bence. Bakışlarını iyi kullanabilen bir ikiliydi. Kızımız bir ofiste çalışıyor, sıradan bir kız. Ama duygusal yönden artısı var ve çocuk ona geçmiş yüzyıldan kalma diyor. Kız iki yıldır onu aramayan, yurtdışında çalışan mimar sevgilisini bekliyor umarsızca, karşılaştıklarında.
Bir oyun olarak çıkalım diye karar veriyorlar. Kızın sevgilisi dönünce bırakacaklar. Tabii her zaman olduğu gibi kazın ayağı öyle olmuyor. Yavaş yavaş hayatı, zorlukları, sevinçleri paylaştıkça birbirlerine aşık oluyorlar. Çocuk küçükken annesi tarafından terkedilmiş yaralı bir yavrucak zaten. Yalnız burada bir parantez açayım, çocuğun hikayesi neredeyse bizim Weightlifting Fairy’deki Nam Joo Hyuk’un hikayesi resmen, yani demek ki Koreliler de Japonlardan alıyor bazen. Bu arada çocuğun yakın arkadaşları ve onların sevgilileriyle olan ilişkileri, koç, yeni gelen koç, pek çok yan karakter giriyor işin içine. Özellikle çocuğun en yakın arkadaşı rolünü oynayan Yamato rolündeki Kenji Sakaguchi ve onun kız arkadaşıyla ve Halu ile olan ilişkileri ön plana çıkıyordu.
Halu’nun bir başka arkadaşını da Ichikawa Somegoro oynuyordu. Tahmin edersiniz ki bütün karakterlerin kendi hikayeleri var. Aile ve aşk ilişkileri, niçin Buz Hokeyine başladıkları gibi.
Halu’nun iki yakın arkadaşı Aki’nin iki yakın kız arkadaşıyla çıkıyordu. Bu arada ilginç bir nokta Aki Sonbahar, Halu/ Haru da ilkbahar demek Japoncada. Hatta kızın ilk sevgilisinin ismi de Kış anlamına geliyormuş. O yüzden dizide bu konuyla ilgili diyaloglar vardı. Ben de 3-4 Japonca sözcük daha öğrenmiş oldum bu vesileyle.
Tabii bir noktada kızın nişanlısı yurtdışından bir de ödül alarak döndü. İşte o noktada dananın kuyruğu koptu. İkili gururlarından saçma sapan işler yaptılar. Araya tabii ki ayrılık girdi. Çocuklar birbirlerine girdiler. Arkadaşlar öğüt vermekten geri kalmadı. Ben bu ayrılık sahnelerine sinir oluyorum baştan onu söyleyeyim. Hatta bunun üzerine ayrı bir yazı da yazacağım sanırım. Bir de gururundan, duygu kabızlığından sevdiği kadını kaybeden erkekler hem izlemesi hoş, hem de aynı oranda sinir edici oluyor. Bakınız Another Oh Hae Young’ın Park Do-kyung’u. Adam duygularını ifade edene kadar biz dumur olduyduk.
Japon dizilerinde Kore dizilerinden daha çok yatak sahnesi olabiliyor. Öte yandan başrol bir içkiden sonra arkadaşıyla yatan bir kızı da fazla rahat diye eleştirmişti. Ama belirli bir süreçten sonra beraber olmayı da normal buluyorlar.
Bu gözün üstünü öpme olayı beni benden aldı söyleyeyim bir kere.
Bu dizi oynayana kadar Japonya’da Buz Hokeyi pek ilgi görmeyen bir spormuş. Bu diziden sonra hem bu sporun izlenme oranı artmış, hem de insanlar çocuklarını Buz Hokey’ine yazdırmaya başlamışlar. Hatta Buz Hokeyi federasyonu dizi yapımcı ve oyuncularına teşekkür etmiş.
Dizinin Bence en güzel yönlerinden biri en sevdiğim grubun, Queen’in parçalarını dizi boyunca çalmasıydı. Zaten I was born to love you dizinin ana parçasıydı, ama bunun yanında Bohemian Rhapsody, We will rock you, We are the Champions, Radio Ga Ga, Too much love will kill you , Let Me Live’i de dinledik. İşte bir örnek.
O ünlü maybe repliklerini de koymasak olmaz :