Güney Kore’nin en başarılı senaristlerinden Kim Eun Sook bacımızın çok izlenen yeni dizisi taze bitti, baştan beri gözümüze gözümüze sokulan Sad Ending ( üzücü sonlu ) durumuyla tabii ki. Ben üzücü sondan o kadar emindim ki, artık sadece kim ne zaman ölecek, başrollerden geriye bir kişi mi iki kişi mi kalır, kalırsa bu kim olur üzerine yoğunlaşmıştım. Aslında Eun Sook sonları genellikle mutludur, ama ilk kez dönem dizisi çekiyor hatun. E dönem de Japon işgali öncesi ve sırasına yoğunlaşınca mutlu son olması hayaldi tabii. Bundan sonraki dönemi merak edenlere şimdilik Bridal Mask‘ı önerelim. KES sonra bu dönemden sonrasına da eğilir belki. Dönem dramalarında da başarısı tescillendi çünkü.
Kısaca bilgi verecek olursak dizimiz 24 bölüm TVN dizisiydi. Netflix de yayın haklarını satın aldı. Dediğimiz gibi senarist daha önce Secret Garden, Descendants of The Sun, Goblin, The Heirs,Gentleman’s Dignity,The City Hall gibi dizilerle başarısını kanıtlamış bir senarist. Yönetmen Lee Eun Bong da Goblin, DOTS, Secret Love, Dream High 1 ve 2 gibi dizileri yönetmiş.
Yeni dizi duyurulalı bir yılı geçti. Başlayana kadar da geyiğini yaptık. Niye mi ? Önce başrol erkek belli değildi. Çocukluğunda Kore’den Amerika’ya göçen ve İngilizce’yi iyi konuşan bir erkek olmalıydı başrol. Biz yine de hoşumuza giden İngilizcesi vasat oyuncuları sıraladık durduk. Açıkcası Lee Byung Hun’un seçildiğini duyunca da hepimiz hayal kırıklığına uğradık. Kore dışında en çok tanınan erkek oyuncu neredeyse Byung Hun. Yıllardır yabancı yapımlarda da yer alıyor. Hatta Oscar Ödül töreninde ödül sunan ilk Koreli oyuncu. Yabancı film ödülünü sunmuştu, işte hemen şurada .
Bir zamanlar Song Joong Ki’nin taze hanımı Song Hye Kyo ile de çıkan beyimiz sonra Lee Min Jung ile evlendi bildiğiniz gibi. Lee Min Jung hamile iken de içki içerken seksi şakalar yaptığı videosunu ortalığa yaymakla şantaj yapan şarkıcı ve model kızı polise ihbar etti.Sonra kızlar tutuklandı ama beyimizin itibarı beş paralık oldu ve Korelilerin meşhur linç politikası işlemeye başladı. Çıkıp herkesin önünde karısından özür diledi filan. O zamandan beri pek hoşlanmıyorum ben kendisinden. Filmlerinin çoğunu izlememe rağmen dizisini izlememiştim. O gün bu günmüş. Lee Byung Hun öyle bir performans sergiledi ki tükürdüğümü yalamak zorunda kaldım yorobun. Vah bana vahlar bana !
Dizinin ikinci başrolü Kim Tae Ri oldu. Hanım kızımızın sadece The Handmaiden filmini izlemiştim. Etkili bir oyuncu olduğu fark ediliyordu. Öte yandan kız 90 doğumlu Byung Hun 70. Yan arada az buz değil 20 yaş fark var. Genellikle bu gibi durumlarda az midem bulanır, ama bu dizide o yaş farkı neredeyse hiç görünmedi gözüme, ayıla bayıla izledim. Hatta dizi boyunca tek bir öpücük olmadı diye hayıflanıp durdum bile.
Başrolün Lee Byung Hun olduğunu duyunca “İzlemeyiz biz bu diziyi” diyen bizler bir süre sonra yardımcı rollerde iki sevdiğimiz oyuncunun olduğunu öğrendik. Bu arada yardımcı rol değil de başrol ağırlığında rollermiş bunlar, izlemeye başladıktan sonra fark ettik. İlki Kore asıllı yakuza rolünde Yoo Yeon Seok, ikincisi asil Koreli nişanlı rolünde Byun Yo Han. Grup daha önce Kim Sarang’ın reddettiği rolü Kim Min Jung’un kabul etmesiyle tamamlandı. Daha önceki yazılarımdan bilirsiniz bir çok kişinin aksine ben Kim Min Jung’u severim. Bu dizide Kim Min Jung’u sevmeyenler bile sever oldu, rol ona çok yakışmıştı.
Şimdi efendim. Hikaye kısaca şu köle olarak doğmuş Choi Yoo Jin ailesinin öldürüldüğü elim bir olayın sonunda kaçarak Amerika’ya gider, orada zorlu şartlarda asker olur ve ülkesine görev icabı geri döner. Burada anne ve babası vatansever olduğu için öldürülüp, dedesinin yetiştirdiği asil kız Go Ae Shin ile tanışır ve aşık olur. Ae Shin görünülenin aksine Erdemliler Ordusunun tetikçisidir. Byun Yo Han kızınJaponya’da okumuş havai nişanlısı, Yoo Yeon Seok da en alt sınıf kabul edilen kasap çocuğu, yakuza elinde yetiştirilmiş, Japonların emrinde bir Korelidir. Çocukken Ae Shin kendisini ölümden kurtarmıştır, o zamandan beri Ae Shin’e umarsızca aşıktır. Kim Min Jung da bakan babasınca zamanında Japon bir zenginle evlendirilmiş, bir otel sahibidir. Zaman içinde hepsinin içyüzünü ve farklı kişiliklere evrilmelerini görürüz.
Aslında senarist dizi boyunca pek çok açıdan eleştirildi. Kimi Amerikan sempatizanı buldu, kimi Yoo Yeon Seok kişiliğinde Japonları sempatik gösteriyor diye kızdı. Tarihi bozmakla suçladılar kadını. Örneğin Yonsei Üniversitesinden Oh Young Seob adlı bir profesör Amerikalıların 1871 keşif seferinden önce Kore’de kalıyor gibi gösterilmesinin yanlış olduğunu söyleyerek, Ko Ae Shin’in bir Amerikalı’yı infaz etmesi sahnesinin de yanlış olduğunu, çünkü o sıralar Erdemliler ordusunun Amerikalılara kin duymadığını belirtti. Ayrıca Yoo Yeon Seok’un oynadığı Go Dong Mae’nin bağlı bulunduğu Kara Ejder çetesinin de zamanının da diziyle uyuşmadığı söylenerek senaryoda değişikliklere gidilmiş. Koreliler 1392-1910 arasındaki Kore’nin elektrik, tren ve otellere Batılı güçler sayesinde sahip olan uygar olmayan bir ülke olarak yansıtılmasına da sinir olmuşlar. Haklı mıydılar, tartışılır tabii. Örneğin ben kurgusal tarihi dizileri hele de Türk dizisi ise izleyemiyorum. Tarih bölümü mezunu olarak yalan yanlış pek çok yan bulup sinirleniyorum. Muhtemelen bu dizide de hemen hemen herkesi sinirlendirecek ayrıntılar vardır. Öte yandan ilgiyi ayakta tutması, derinlikli karakterleri, hemen hemen her duyguyu veren yapısıyla, konuyla ilgisi olmayanların bile merakını celbetti.
Bölümün diğer oyuncuları da çok deneyimli oyunculardı. Çoğu da benim sevdiğim oyunculardı, o yüzden daha da ilgiyle izledim.
Görüntü yönetmeni de çok iyi iş çıkarmıştı. Aynı Descendants of The Sun da olduğu gibi benzersiz sahneler vardı.
Dizide beni ve sanırım pek çoğumuzu en çok etkileyen Go Dong Mae’nin Ae Shin’e olan imkansız aşkı oldu. Çocukcağız kızın eteğinin ucuna dokunup kalp çarpıntıları geçirdi. Biz de ekran karşısında aynı heyecanı yaşadık. Kore’de hele de o zamanlarda sınıf farkları çok önemliymiş. O yüzden hem Go Dong Mae hem de Eugene aslında asil kızımıza uygun olmayan namzetlerdi.
Nişanlıya gelince sevimliliği, duyarlılığı ve komikliğiyle hepimizi eğlendirdi. Ama adam gibi de adam çıktı. Diğer ikisinin sonuna karşı vatansever olamamasına karşı gazeteci olarak ölene kadar Japonlara karşı durdu. Ayrıca “İlle de benim olacaksın, olmadı toprağın ol.” filan demeden kızı şerefiyle bırakması da taktir edilesiydi.
Senaristimizin en iyi yazdığı şeylerden biri de bromanstır bilirsiniz. Goblin’deki bromansı Kore Dizilerinin olmazsa olmazı bromans adlı yazımda anlatmıştım. Bu dizinin üçlü bromansını da bu yazıya eklemek şart oldu. Üçlünün önce düşmanlıkla başlayan, dizi sonunda dostluğa evrilen sahneleri dizinin en keyif verici yanlarındandı.
Üçlünün her içmeye gidişinde Kim Hee Sung’un para ödememesi, hesabın Eugene’e yıkılması, Go Dong Mae’nin sürekli birine ya da her ikisine birden sizi ikiye nasıl böleyim diye sorması, Ae Shin söz konusu olduğunda üçünün de yardıma koşması, gerekiyorsa işbirliği yapmaları çok hoştu. Sanırım Pinterest’te görmüştüm biri bu üçünün masada içerkenki resmini koyup Ae Shin’in fanboyları yazmıştı. Eugene ve Go Dong Mae’nin Ae Shin’in dedesince çağrılmaları ve ikisine de görev verilmesi, böylece ikisinin de kızla evlenmesinin neredeyse olanaksız hale gelmesi ve bu konuda dertleşmeleri de çok komikti. Hee Sung’un Go Dong Mae’ye olan hassasiyeti, son bölümde Eugene’in neredeyse bunu kıskanması da beni gülmekten öldürdü. Üçlü dizinin sonunda az daha zaman olsaydı can ciğer kuzu sarması olacaklardı. Keşke dizi uzasaydı da bunların o hallerini de izleyebilseydik.
Erdemiler ordusunun başı, çömlekçi ile Eugene’in öyküsü de çok güzeldi. Eugene çocukken ona yardım eden adamı asla unutmadı ve minnettarlığı ve saygısı hep devam etti. Çömlekçide de ona karşı hep bir zayıf yan oldu.
Öncelikle Ae Shin’in hocasını, sonra saray muhafızlarının başını oynayan Choi Moo Sung beni hep etkilemiştir. Burada da çok beğendim. Onu Reply 1988‘de Taek’in babası olarak, Prison Playbook’ta Kim min Cheol olarak izledik.
Eugene’in küçüklüğünü oynayan veledi ilk gördüğümde kız zannetmiştim itiraf edeyim. Hatta kız olup da erkek görünenler gibi yaptı bile sandım ilk an. Neyse sonra ferahlatıcı bir aydınlanma yaşadım da her şey yerli yerine oturdu.
Şimdi efendim, her ne kadar dizinin başından sonuna kadar agassi agassi diye Ae Shin’in peşinden koştuysa da ben Go Dong Mae’yi Hina ile çok yakıştırdım. Bundan sonra birlikte bir romantik komedide oynarlarsa da kesinlikle izlerim.
KES Descendants of the Sun’daki ikinci çifti Kim Ji Won ile Jin Goo’yu Ae Shin’in öldürülen annesi ve babası rolünde misafir oyuncu olarak oynattı. Dizi sonuna doğru ise bu hayatta birlikte olamadılar ama başka bir hayatta karşılaşıp mutlu olacaklar denilerek Descendants of the Sun’daki rollerine gönderme yapıldı.
Bir başka misafir oyuncu ise Park Jung Min’di. Bağımsızlık aktivisti Ahn Chang Ho rolünde oynadı. Eugene Amerika’da hapisten çıktıktan sonra yolda karşılaştı kendisiyle. Park Jung Min Dongju, Portraait of A Poet filmindeki rolüyle En İyi Yeni Oyuncu ödülü almıştı 52. Baeksang Sanat Ödüllerinde ve 37. Blue Dragon Film Ödüllerinde.
Son olarak tabii ki dizi müziğinden örnekler vererek bitireceğim. Ama ondan önce Kore drama severlerin mutlaka bu diziyi izlemelerini , zaten ilk bölümden sıradan dizilerden farkını anlayacaklarını söylüyorum. Bu dizinin her başrol oyuncusu fan sayısını ikiye hatta üçe katladı bence. Ben de artık Lee Byung Hun’a antipati duymuyorum en azından, sempati duyduğum bile söylenebilir. “Büyük lokma ye, büyük söz söyleme “demişler. Bu da söz de önce kendime sonra size ajumma tavsiyesi olsun yorobun.