Yılın en çok tartışılan dizilerinden birini daha izleyip bitirdik. Dizi oyuncularını ilk duyduğumuz andaki şaşkınlık ve infiali anımsıyorum da, kendimi gülmekten alıkoyamıyorum. Özellikle Twitter ahalisi olarak ” Nee, daha neler, ama ama o onun yengesi, ay nuna değil ajumma, yazık değil mi Bo Gum’a, yengesiyle nasıl romans yaşayacak, Son Joong Ki bir şey demez mi” gibi yorumlar havada uçuşmuştu. Çoğu insan sırf Joong Ki ve Bo Gum’un yakın ilişkisi nedeniyle bu diziyi içinin kaldırmayacağını söyledi ve dizi başladı.
Dizinin adı Namca Chingu / Boyfriend olarak duyurulduğu için içinde romans olmaması gibi bir durum da imkansızdı. Ama neyin nereye kadar uygulanacağı da hepimizin merak ettiği bir konuydu. Yani Bo Gum Song Hye Kyo’yu öpecek mi ? Yoksa sadece masum bakışlar ve elele tutuşmalar mı olacak, hele de zinhar yatak sahnesi olursa ne yaparız ? Gören de bizi damat sülalesinden, kaynana görümce sanırdı. Hepimiz Bo Gum’un KBS Ödül töreninde Love in the Moonlight dizisindeki rolü için ödül alırken Song Joong Ki’nin sevinçten akıttığı yaşları aklımıza getiriyor, “Omo omo!!” diyorduk. İşte videosu da şurada.
Dizi 16 bölüm olarak tvN’de yayınlandı. Yönetmeni Jealousy Incarnate ve Hyde , Jeckyl Me’nin de yönetmeni olan Park Shin Woo, senaristi ise Entertainment dizisinin ve pek çok güzel filmin senaristi ( My Annoying Brother, Like for likes, My Peperotti, The Royal Tailor, No Breathing, Miracle in Cell No 7 ) Yoo Young A’ydı. Park Bo Gum’un daha önce yukarıda linkini verdiğim Love in the Moonlight dizisinden başka Reply 1988 ve Hello Monster ile Bridal Mask dizilerini yazmıştım. Song Hye Kyo’nun yazdığım dizileri ise That Winter the Wind Blows , Worlds Within ve Descendants in the Sun. Bildiğiniz gibi sonuncuda Song Joong Ki ile partner olup, bu partnerliği gerçek hayata taşıdı.
Efendim konuya gelince gayet klişe bir konu. Öte yandan senaristin konuyu işlemesi güzeldi. Araya koyduğu şiirler, ilişkilerle ilgili, özellikle Jin Hyuk’a söylettiği sözler, benim sık sık bak bu doğru bu da doğru, bu ne olgunluk Jin Hyyukshi filan dememe yol açtı. Dizide Küba’da tatil yapmakta olan Kim Jin Hyuk ( Park Bo Gum ) ile bir otelin CEO’su olan Cha Soo Hyun ( Song Hye Kyo )karşılaşırlar, son günlerin moda deyimiyle birbirilerinden elektrik alırlar ve evlere dönülür. Jin Hyuk otele iş başvurusu yapmıştır, kabul edilir ve bu kez iş ortamında bir araya gelirler, ama Jin Hyuk’un kendisine güveni tamdır, zengin bir ailenin oğluyla evlenip boşanan, hep göz önünde olan, babasının milletvekilliği nedeniyle de her hareketinin tartışıldığı bir konumda olan Soo Hyun’un peşini bırakmaz. Romans böylece başlar.
Song Hye Kyo Cha Soo Hyun tarafını oluşturanlar, sinir illeti mevki meraklısı annesi, babası, sekreteri ve arkadaşı ve babasının arkadaşı ve yoldaşı olan şöförü oluşturuyordu.
Ben özellikle şöför rolü oynayan Ko Chang Seok’a bayıldım. Bu ahjussiyi pek çok dizide görüyoruz. En son The miracle we met’de izlemiştim.
Tabii önemli bir diğer rolü de Soo Hyun’un eski eşi rolünü oynayan Jang Seung Jo oynamaktaydı. Kendisini en son Familiar Wife dizisinde izlemiştik. Diziye aldatan eş konumunda başladı, eski karısının özgürlüğünü kazanması için aldatmış gibi yapan vefakar, fedakar eski eş konumunda bitirdi.
Bo Gum’un tarafında ise ikinci kız çok da rahatsız edici olmayan türdendi. Jin Hyuk’un kardeşini ise Block B grubu üyesi P. O oynadı. Kendisini daha önce Temperature of Love’da çömez aşçı rolünde izlemiştik. Sevimli çocuk. Song Hye Kyo’nun çok güzel olduğunu, rol yaparken repliklerini unuttuğunu, SHK’nun hareket edip , konuşan bir taş bebek olduğunu söylemiş. Diğer ünlülerle karşılaştırılınca çok farklı bir düzeyde olduğunu belirtmiş. E güzel kadın doğrusu, benim kocam da Song Hye Kyo var diye konusuna rağmen diziyi izlediğine göre erkeklerde farklı bir etki bıraktığı bir gerçek.
Eski kaynanası oteli Cha Soo Hyun’un elinden alıp, babasını da kendi çıkarına kullanmak için elinden geleni yapar, eski kocası da kadını tekrar elde etmek ister. Bu arada ikili habire yakalanıp medyaya yem olurlar. Ama Jin Hyukcuğum aslanlar gibi çıkar, ilişkilerini açıklar, ardından, Cha Soo Hyun da “Çıkıyoruz biz.” diye medyaya duyurur.
Tabii bu arada öpüşmeler filan gırla gitti. Biz aman ne olacak Song Joong Ki ne diyecek filan diye kendi aramızda konuştuk, ama ikilinin hiç de umrunda değil gibiydi. Gayet rahat bir biçimde öpüştüler de , şakalaştılar da, sarıldılar da.
Yalnız ben son bölümlere yakın açıp Descendants of The Sun’ın hızlı bir biçimde bazı sahnelerini yeniden izledim. Oradaki tutkuyu bu dizide pek göremedim. Minnak Bo Gum çok iyi oyuncu. Hemen her duyguyu gayet iyi geçiriyor izleyiciye. Song Hye Kyo’ya gelince ben onu hemen her dizisinde biraz tutuk bulurum. En çok da Hyun Bin ile oynadığı Worlds Within dizisinde beğenmiştim. Zaten o diziden sonra da Hyun Bin ile çıkmışlar, Hyun Bin askere gidince de ayrılmışlardı. Dizilerde de genellikle soğuk kadını oynuyor. Dolayısıyla oynayamadığından mı oynamıyor, roller hep aynı tarz da onun için mi tutuk oluyor sorguluyorsunuz. Çift olarak ikiliyi çok beğenen de oldu. Tamam çok güzel bir kadın ama yan yana durduklarında çocuğun ablası gibi duruyor bence. Ama yaş farklı ilişkiler hep vardır ve de aşk varsa, iki taraf da reşitse kimsenin bir şey dememesi gerekir. Bizde genellikle erkek büyük kadın küçük olduğunda ses çıkarılmaz da, tersi olduğunda ortalık yıkılır. Yapmayalım böyle nunalara yazıktır 🙂 Haa bir de anne faktörü var. Burada da çocuğun annesi, her Koreli anne gibi engel olmaya çalıştı tabii. Neyse sonunda engeller aşıldı, her şey yoluna girdi.
Dizi müzikleri de güzeldi. Link şurada.
Bir tane de görüntülü.
Son söz, Bo Gum hayranıysanız bu dizi tam sizlik . Onu gülerken ağlarken, üzgünken, sevinçliyken, aşıkken, endişeliyken, her türlü duyguyu müthiş bir biçimde yansıtırken görebilirsiniz. Ama gülsün yahu, ağlatmayın minnak prensimi insanın içi gidiyor 🙂