미친 아줌마 / DELİ AJUMMA

Yeşil Bir Kuştum Bir Zamanlar * / Navillera

12 Bölümlük Navillera’yı gözyaşları içinde bugün bitirdik. Öyle duygusal, öyle güzeldi ki. Uzun zamandır böyle duygulandığım bir Kore Dizisi izlememiştim. Navillera bana Attila İlhan’ın Yeşil Bir Kuştum şiirini anımsattı. Başrol oyuncusu Deok Chul’un ( Park In Hwan ) “ Hayatım boyunca en azından bir kez uçmalıyım.” Sözünden ötürü olsa gerek. Şiir de şöyledir :

* yeşil bir kuştum bir zamanlar
nasıl bir yeşil biber yeşili
şimşekli göklerde uçardım
sadece rüzgarla ilgili

anlarsa halimden kuşlar anlar
artık uçamamaktan kederli
sıcak denizlerde bıraktığım
umutsuzluktan handiyse deli

ömründe bir kere olsun uçanlar
bir daha yeryüzüne dönmemeli
ya güneş yakmalı ya yıldırım
ya sıcak yağmurlarda erimeli

kuşları boşlukta bir hiç sayanlar
hiçten fazla mıdırlar çok şüpheli
bulutlardan şöyle bir göz atarım
yer benek benek onlarla kirli

Dizi webcomic yazarları Hun ve Jimin’in yazdığı ve Lee Eun Mi’nin uyarladığı 12 bölümlük bir tvN dizisi. Lee Eun Mi daha önce The Tunnel’ı yazmış. Yetkin bir yazar olduğu çok belli. Başlamadan Navillera ne demek ona da değinelim. Nabi kelebek demek Korece. Azıcık araştırdım, eski Koreceden, bir şiirden, ilk kullanılan yer filan derken sözcük kelebek gibi demek. Yani akla yumuşak, güzel kelebek gibi uçulan bir baleyi getiriyor anlayacağınız.

Bu dizide uçmak isteyen 70 yaşında bir delikanlı ve iyi bir balet olma hedefi olan genç bir balet görüyoruz. Genç olan, yaşlı harabociye bale dersleri verir. Çocukluğunda babasının istememesi yüzünden bale öğrenemeyen, ama hep aklında kalan Deok Chul, ( Park In Hwan ) üç çocuklu emekli bir postacıdır. Hayatı yoksulluk içinde çocuklarını büyütüp, evini geçindirme kaygısı içinde geçmiştir. 70 yaşına gelince etrafındaki arkadaşlarının hayallerini gerçekleştiremeden öldüğünü, hastalandığını görür. Ölmeden önce hayalini gerçekleştirme amacıyla dans ederken görüp hayran olduğu Chae Rok’un ( Song Kang ) çalıştığı stüdyoya başvurur. Stüdyonun sahibi eski bir dansçı olan Ki Seung Joo’dur. Bu rolü de My beloved Eun Dong’ta kızın kocasını oynayan Kim Tae Hoon oynuyor. Eski dansçı sakatlandığı için baleyi bırakmak zorunda kalmıştır. Çok yetenekli bulduğu Chae Rok’u, ücret almadan yetiştirmektedir. Chase Rok lisede futbolcuymuş. Babası da koçlarıymış. Ama öğrencilerini dövünce hapse girmiş ve o esnada da annesi ölmüş. Yani bir nevi acıların çocuğu diyebiliriz. Part time da çalışıyordu yavrucak bir lokantada. O lokantada stajyer olan kız da dedemizin torunu çıktı sonradan.

Şimdi bu üstte gördüğünüz aile dedemizin ailesi. En üst sol köşede gelini, yanında en küçük oğlu ki doktordur ama işini bırakmıştır bir hastası ölünce, en sağdaki büyük oğlan. Ben önce ona çok kızdım ama yetiştiği şartları, travmalarını görünce affettim. Altta ünlü deneyimli oyuncu Na Moon Hee dedemizin eşi, yanında haraboci, onun yanında en büyük oğlandan olan tek torun, ve evin kızı.

Bu üstteki sarı oğlan çocuğun liseden arkadaşı, futbol kariyeri sonlandığı için çocuğa kin güdüyor. Bu rolü Kim Kwon oynuyordu ki onu pek çok diziden anımsayabilirsiniz.

Bu dizide her bir karakterin hayatına dokunulmuştu. Her biri çeşitli zorlukları aşmaya çalışıyorlar. Torun örneğin üniversiteden mezun olmuş ailesinin isteği ile bir işe girmiş, ama sevip sevmediğini bile düşünmeden çabalıyor. En küçük çocuk doktorluktan ayrılmış, kendini bulmaya çalışıyor. Stüdyo sahibi eski dansçının çok pişmanlıkları var, karısı da eski balerin , o da stüdyo işletiyor, ayrılmışlar. Ama her birini ilgiyle izledim, hiç birinde sıkıldığımı hatırlamıyorum. Br süre sonra diziye beni en çok etkileyen konulardan biri alzaymır konusu da girdi, buna rağmen diziyi bırakmayı düşünmedim.

Bu ikili çoğu dizide beğenerek izlediğimiz bromansı ezip geçer. Nasıl yardımlaştılar, nasıl birbirlerine iyi geldiler, nasıl doğru zamanda doğru yerdeydiler birbirleri için, inanılmaz. Çoğu bölümü şu halde izledim:

Eğer merak eden olursa dizide aşk yok, ama aşk pek çok yerde de var aslında. Baleye olan aşk, olgun aşk ( haraboci ile eşinin birbirine verdiği destek ve sevgi de imrenilecek bir durumdu) aileye duyulan aşk, ihtimam, sevgi her yerdeydi anlayacağınız.

Song Kang’ı ben ilk kez izledim. Aslında The Liar and his Lover’da izlemişim de hiç anımsamıyorum. Yakında yeni bir dizisi başlayacak romantik, herhalde kaçırmam. Harabociyi de şimdiye kadar çok izledim, ama tekrar önünde saygıyla eğiliyorum, epeydir bir Kore Dizisinde bu kadar ağlamamıştım.👏👏🏻

Ve son olarak diyorum ki herkes ömründe en az bir kez uçmalı ve kendini neyin uçuracağını bulmalı.

Dizi müziği hemen şurada.

Exit mobile version