Mart İçeri, Pire Dışarı / Love Affairs in the Afternoon
Şimdi efendim bu sözü yobolar işe, hatunlar namcalara biçiminde de değiştirebiliriz. Bir zamanların ünlü filmi Gündüz Güzeli’ni belki gençler anımsamaz, ama ajummalar bilir, sinemayla ciddi ilgili olanlar da bilirler. Catherine Deneuve’ün oynadığı filmde ev kadını olan Severine işkolik kocası yüzünden, sıkıcı hayatını renklendirmek ve mazoşist fantezilerini gerçekleştirmek için üst sınıf bir randevu evinde öğleden sonraları çalışmaya başlar. Gündüz Güzeli adıyla. Film ünlü yönetmen Luis Bunuel’indir. Film 1928 yılında Joseph Kessel’in yazdığı romana dayanır. Dizinin Japon öncüsü Hirugao’nın adı da yine bu romandan alınmadır. Heijitsu Hirugao Tsuma kocaları çalışırken gündüz ilişkiye giren kadınları anlatır. Yani demem o ki başlangıç roman, sonra film, sonra Japon dizisi sonra aynı konuyu işleyen bir Japon filmi ve sonra da bizim bu dizi.
Dizi 16 bölüm halinde Channel A’da oynadı. Yönetmeni Bad Guys ve Squad 38’in yönetmeni.
Şu üstteki olgun çiftin hatunu da gündüz güzeline daha benzeyen bir ilişki durumu içindeydi. İki çocuğu vardı ve kocası ile zengin olduğu için evlenmişti. Koca kadını habire aşağılıyordu. O da öğleden sonraları çıkıp genç erkeklerle beraber oluyordu. Bu hatun bizim Another Oh Hae Young‘ın deli ablası Ye Ji Won. Bu kadın yürüyüşünden konuşuşuna femme fatale , yani ölümcül kadındır. Fettan kadın deriz ya biz 🙂 Zaten baktım Kova burcuymuş, ahah dedim anlaşıldı manyaklığının nedeni. Kadıncağız sonra bir ressama aşık oldu. Ressam da karizma, ama gözüm de bir yerden ısırıyor. Kimdi bu derken Bad Guys‘ta görüp bayıldığım Jo Dong Hyuk. Zaten yönetmen de Bad Guys yönetmeni olduğu için, beyimizi istemiş belli. Kadın evli, adam bekar derken adamın da aslında boşanmadığı ortaya çıktı, eski karısı da Search : www’da görüp de nefret ettiğim efemine kadın. Burada da nefret ettim.
Diğer çifte gelince Lee Sang Yeob beyimiz öğretmen, ben kendisini bir kaç dizide izlemişim, ama bu dizideki kadar önemli rollerde değildi. Park Ha Sun’u da Drinking Solo’da Ha Suk Jin ile izlemiştim. Şimdi bu ikinci çiftimiz de evliydi. Çocuğun karısı Reply 1988’deki nuna Bo ra’nın kızkardeşiymiş meğer. Kızın kocasını da farklı dizilerde izlemişim. Gamzeli bir namca. fakat izlediğim diğer dizilerde o kadar farklıymış ki, ancak açıp bakınca hatırladım. Lucky Romance’da Ryu’nun ortağı bir namca vardı. Barista gibi ortalıkta dolaşırdı, sonra da aşık olmuştu. İşte bu namcaymış.
Şimdi adam kuş manyağıydı, varsa yoksa Aşk ve Sadakat adını verdiği iki kuşu. Bu kuşlar dizide gerçekten de aşkı, sadakatı temsil ettiler. Üç yıldır yatakta sadece en fazla el ele tutuşup yatan bir çift bu çift. Kız yarı zamanlı çalışıyor bir markette. Adam memur. Doğru düzgün konuşmuyorlar, kadın çok yalnız. Adamın tek iletişimi kuşlar üzerinden. Aşk’ı besledin mi, Sadakat niye zayıflamış bilmemne. Bir de kadına kuş annesi gibi davranıp, Aşk’ın annesi diye sesleniyordu. Bu adamın peşinde iş yerindeki stajyer vardı. Şimdi Allah için adam kızın aşkını anlamazdan geldi hep, ama ilgiden hoşlanmadı da değil tabii.
Lee Sang Yeob cephesine gelince, onun karısının da evlenmeden önce evli bir adamla ilişkisi varmış. Sonra evlenmişler, ama kadın 3 yıllığına doktora yapmak için Amerika’ya gitmiş. Epeydir yalnız yaşıyor adam yani. Karısı döner dönmez de sanki o ayrı kaldıkları üç yıl arayı kapatmak ister gibi, azıcık da çocuğun uzaklaşmasını anladığından çocuk istedi. Sonra bir de tesadüf bu ya, Park Ha Sun ile arkadaş çıktı. İlişkiyi duyduğunda da saplantılı bir biçimde ayrılmak istemedi.
Kızın bir de kayınvalidesi vardı. Çocukları olsun diye habire muska yazdırıp getiriyordu. Onu bunu yediriyordu kıza. Zavallım ne bilsin, oğlunda tık yok. Bu rol de Kore Dizilerinin bilindik annelerinden Kim Mi Kyung oynadı.
Şimdi gelelim bu aldatma durumları üzerine düşündüklerime. Yıllardır evli bir ajumma olarak, tabii ki aldatmayı onaylamıyorum. Öte yandan çiftlerin anlaşamamasını, yalnızlık duygusunu, ezilme ve aşağılanmanın olduğu hanelerde mutluluk olamayacağını anlıyorum. Ama bunun çaresi aldatma mıdır ? Sanmıyorum. Önce genç çifti ele alalım. Birbirleriyle çok iyi anlaştıkları, yalnızlıklarını giderdikleri, hayatlarına anlam kattıkları bir gerçek. Ama bunu boşanmadan yapamazlar mıydı ? Kadının kocası kadını delirtene kadar bir yapışıp kaldı, keza adamın karısı da en sonunda Türk filmlerindeki gibi “Hamileyim” kartını kullandı. Hele bir ara kadını kocası gelip, kendisini boynuzlayan adamın önünde diz çöktü ki, küçük dilimi yuttum. Bu nedir Allahaşkına ?
Diğer çiftin durumu biraz daha farklıydı. Orada engel çocuklardı. Hele küçük kız pek sevimliydi. Annesini özlemesi , gitme anneciğim demeleri yürek dağladı. Şimdi kadının aşık olmasına çok normal de, önce sadece eğlence için öğleden sonra buluşmaları, çocukları açısından ne kötü bir şeydi. Büyük kız farkındaydı da. Zaten para için kocasıyla evli olması da yeterince kötüydü. İşin tutulacak yönü yoktu zaten. Ama böyle olaylar olmuyor mu, oluyor. Çiftin aşkı ne denli tutkulu gösterilmiş olursa olsun, insanın aklı çocuklarda takılı kalıyor. Neyse dizi sonu olması gerektiği gibi bitti.
Genç çiftle ilgili bir başka şey daha var kendi açımdan. Açıkcası ben Park Ha Sun’u hiç tutkulu bir tip olarak görmüyorum. Drinking Solo’da da ateş gibi Ha Suk’un yanında silik bir tip olarak görmüştüm. O mıymıntı kızın böyle bir şeye cesaret edeceği bana inandırıcı gelmedi. Oraya keşke azıcık daha tutkuyu hissettirecek bir oyuncu seçselermiş. Hani yatağa da girdiler ama, ben ” Yok artık ! ” oldum.
Bu arada dizinin Japon versiyonunun sonu kötü bitmiş. Açıp da zaman harcamak istemedim. Bu aralar daha çok okuyup, diğer bloguma ve yazmak istediğim başka şeylere fazla zaman harcamak istiyorum çünkü. One Million Stars Falling from the Sky’da olduğu gibi öyle bir son yazmak yememiş tabii. Kore’liler mutlu sonları seviyorlar.
Dizi müziği Jang Hye Jin, Water Bubble
Woongsan, One
Park Min Gyu, Step by step
Çok dizi /film izlediğimizden mi nedir, çok seçici olduk; cast’i beğenmemiz lazım başrol sevdiklerimiz olsun , konuyu seçiyoruz yok nuna love olmasın, aldatma hikayesi olmasın, fiction’lardan sıkıldık, polisiye baydı, tarihi sıkıcı…senaristler Allahtan duymuyor.Ama bu dizi bana hiç uymadı, ağır temposundan sıkılıp 2 nci bölümden terk’im.
Eskiden herşeyi seyrederdik, kuyruklara girip sinemalara giderdik ve sayemizde kült olmuş o filmleri anlata anlata bitiremezdik.
Senin de yazında vurguladığın gündüz güzeli, a man and a woman..bu türler bize uysa da güzeldi uymasa da.Sanırım sorun bizde, yaşlandık.
Neyse ajummacığım,yorumun yine çok aydınlatıcı ve güzeldi.Eline sağlık, teşekkürler.
Rica ederim, yaşlandık ama gönlümüz genç 🙂
Merhaba, diğer blog adresiniz nedir ? Onu da takip etmek istiyorum da 🙂
Yakında o blogdan da paylaşım yapacağım,şimdilik düzeltmeler yapıyorum. teşekkürler.
Merhaba , bu yazı ile alakası yok ama Hotel Del Luna için yazı hazırlıyor musunuz. Görüşlerinizi merak ediyorum. Bu arada bu bloğu açıkcası geç fark ettim 🙁 . Yinede fark etmiş olmanın mutluluğunu yaşıyorum 🙂 yazılarınızın neredeyse hepsini okudum galiba 1 2 günde çok hoş bir blok eolmuş ellerinize sağlık.
Hotel Del Luna’yı izlemedim. İzlemeyi de düşünmüyorum, çünkü Yeo Jin Goo’dan pek hoşlanmıyorum. Gözümde hep çocuk oyuncu olarak kaldı. O yüzden o dizi ile ilgili yazı olmayacak sanırım. Teşekkürler.
Yani bende sevmedim zaten belkide ilk izlediğim dizisi yeo jin goo nun fakat onun haricindeki hersey güzeldi bence . Cevapladiginiz icin tesekkurler.