İlle de maço olması gerekiyorsa, bari böylesi olsun / One Percent of Something

Nedense “Kadınlar maço erkekleri sever” diye bir inanış var. Özellikle Türkiye’de elini sallasan maço erkeğe çarpıyor. Bence maço sözcüğü kibarı, biz onlara aramızda öküz diyoruz. Bu durumda kadınlar ne yapsınlar, bizim gibi ülkelerde maço sevgisi yalanını uydurmuşlar ki,  bir nebze kendilerini rahatlatsınlar. Bu dizi de maço bir erkek ile onu adam etmeye çalışan bir kadın etrafında dönüyor.

Başlamasıyla bitmesi bir olan bu kırk dakikalık dizi, 2003 yılında aynı adla çevrilmiş ilk olarak.  Senaristi de aynı. Ben konusunu görünce kız da öğretmen, serde öğretmenlik de olduğundan ; bir bakayım dedim ki Aman Allah! nasıl tatlı, nasıl sevimli bir dizi öldüm bittim. Tabii ilk iki bölümden sonra hemen ilk çevrimine baktım çoğunuz gibi. Ay nasıl sevimsiz bir çift, bir bölüm bile izleyemedim. Demek ki kimya her şey arkadaşlar. O kimyayı hissedemezsem izleyemiyorum ben. O yüzden de The K2’nin son iki bölümüne elim gitmiyor işte. Fakat bu arada pek çok kişi Yoona’da o kimyayı bulamasa da, bazıları buldu ki orda burda ikiliyi shipleyenler bile görüyorum. Neyse dizimize dönersek önce sekiz bölüm olarak tasarlanmış nedense, fakat ilgi çektiği anlaşılınca 16 hatta sonra 20 bölüm olacak dediler. 20 Bölüm izleyeceğiz diye beklerken bir baktık klasik 16 bölümde bitti. 40 dakikalık süresiyle 20 hatta 24 bölümü bile kaldırırdı bu sevimlilikle, ama tadında bırakalım dediler herhalde.

Başrol erkeğimiz Ha Seok Jin daha yeni yazdığım Drinking Solo dizisinin de başrolüydü. Orada da kendini beğenmiş, varlıklı, burnu büyük erkeği oynuyordu, ama bu dizideki kadar sevimli değildi. Değişimi de çok inandırıcı değildi. Bu dizide chaebol erkeğimiz daha canayakın, duyarlı ve sevgi dolu.

Sizi bilmiyorum ama Ha Seok Jin bana büyüyememiş bir çocuğu anımsatıyor. Şu surata bakar mısınız ? Beş yaşındaki çocuğun çekip boyunu uzatmışsınız gibi değil mi ? O surat filan nasıl çocuksu. Tabii somurtuk, gücenmiş, kızmış, inatçı ve istediğini alamayınca bozulan yüz ifadeleri yapınca, yine çocuk gibi olduğundan çok sevimli oluyor.” Aman sus yeter ki!”  diye eline  elma şekeri tutuşturuveresiniz geliyor içinizden.

Başrol kızımız da aslında çok ahım şahım güzel  değil. Sıradan bir ev kızından hallice.  Dizide öğretmen.  Drinking Solo’nun başrolünü düşünürsek onun yanında bu kız, dünya güzeli kalıyor.  Bu dizide fark bu ikilinin yan yana geldiğinde yarattığı sinerji.

Konuya gelince iyi yürekli kızımız bir gün yolda hastalanan bir ahjussiyi kurtarır. Adam da meğerse çok büyük bir şirketin başı bir  haraboci değil miymiş ? Tabii şirketin veliahtı var , yani bizim oğlan. O da aslında şirket sahibi kadının evlat edindiği aileden bir başka çocuk, asıl annesi Kanada’da yaşıyor filan. Ailede bir de kuzen var mallara gözünü dikmiş. Bu noktadan sonra kendi ölmüş karısına benzettiği bu tatlı kızı torununa yapmaya çalışan harabocinin planlarını izliyoruz. Tabii klasik anlaşmalı çıkma olayı geliyor gündeme. Genç bir çocuğun fan grubunun da lideri olan kızımız, onun ajansının değiştirilmesi ve desteklenmesi sözü karşılığı çocukla belirli bir süre çıkmaya karar veriyor. Yine klasik olay kızımızla oğlumuz birbirlerine aşık oluyorlar bu süreçte. Bu arada eski nişanlı, aç gözlü kuzen iş yoğunluğu şu bu gibi bir takım olaylar çıkıyor karşılarına.

Biz çocuğun aslında pırlanta gibi bir yüreği olduğunu görüyoruz bazı olaylar sonucu. Kızın kendisini tutsa da aşık olduğunu, çocuğun abuk subuk bazı yönlerini törpülediğini ve içindeki cevheri ortaya çıkardığını izliyoruz.

Bu arada çocuğun libidosu epeyce yüksek olduğundan her fırsatta kızın üstüne atlıyor panter gibi. Bol bol da öpüşme sahnesi izledik sağ olsunlar. Bir de dizinin en sonunda tüm öpüşmeleri toplayıp gösterdiler, üstüne kaymaklı ekmek kadayıfı oldu 🙂

Daha çıkmaya başladıkları ilk günde bile şansını denedi çocuk.

Kız mayıştı resmen 🙂

Bu oyuncakların üzerinde de sıkıştırmıştı kızı.

Tabii dizinin en komik sahneleri çocuğun kıza açık saçık giysiler giydirmemesi, erkek sinekten bile kıskanması, her açık bulduğu noktada öpmek için denemelerde bulunması, çok yoğun işinin gücünün arasında o tek bir buluşmayı hevesle beklemesi, o buluşmada da çoğu kez yorgunluktan uyuyakalması, kıza bıkıp usanmadan onunla beraber olması için sormasıydı. ( belki he diyecek ne biliyorsunuz, isteyenin bir yüzü kara )

Aşık olduğu halde , kontrat bittiğinde kızın zorlanacağını düşündüğü için ayrılması kötüydü, ama neyse ki tek bölüm sürdü. Kızın yanında başka bir erkek gördüğünde de ne yaptığı kafasına dank etti garibimin. Neden kıskandırmadan akılları başlarına gelmez bu erkeklerin ?

Böyle klişenin klişesi, hemen her noktada ne olacağını bildiğiniz bir diziden hoşlanıyorsanız, o dizinin çifti çok uyumludur bence. Siz de sevdiğiniz çiftin aşık olmasını, tartışmasını, küsmesini, evlenmesini, çocukları olmasını filan ağzınız kulaklarınızda izlersiniz. Biri konu neydi , nesinden hoşlandın derse o basit konuyu anlatmakta tereddüt edersiniz, ama her bir sahnesi aklınıza geldiğinde yine de gülümsersiniz. Bu böyle bir dizi işte.