“Hem kurbanım, hem de cellat ” */ Flower of Evil

Bu üstteki dize 19. yüzyılın en önemli Fransız şair ve yazarlarından Baudelaire’in Kendine Gaddar şiirinden alınma. Aldığım dörtlük de şu :

“Hem bıçağım hem de yara
Hem yanağım hem de tokat
Hem kurbanım hem de cellat
Ezen ve ezilen çarkta”

Şimdi bu kadın da durmadan şiir alıntılamaya başladı diyeceksiniz. Buna da Baudelaire’nin bir sözüyle cevap vereyim. “Sağlıklı bir adam yemek yemeden iki gün yaşayabilir, ancak şiir olmadan asla…” demiş hazret. Bu benim için de böyle. Şimdilerde yaşasaydı adam yerine” Bir insan” gibi cinsiyetsiz bir sözcük kullanır mıydı acaba ? Gerçi sözün Fransızcasına dönüp bakmadım ama, İngilizcesinde “Man” geçtiğine göre büyük ihtimalle aslında da eril kullanılmıştır. Her neyse, kendisinden söz etmemizin gerçek nedeni bugün anlatacağım dizinin senaristinin şairin Kötülük Çiçekleri ( Les Fleurs du mal ) adlı kitabından esinlenmiş olması dizi adı için. Kendisiyle yapılan bir söyleşide belirtmiş bunu ve” Kötünün gömüldüğü yerde bile çiçekler açar.” mesajını vermek istedim demiş.

Dizi 16 bölüm ve yönetmeni Kim Cheol Kyu, Chicago Typewriter, Confession, Mother, On the way to the airport, Emergency Couple dizilerinin de yönetmeni. Covid’ten dolayı dizi bir hafta tek bölüm oynadı, o yüzden de bir hafta uzadı. Başrolleri ise Moon Chae Won ve Lee Jun Ki paylaştılar. Ben ikiliyi daha önce bir yeniden yapım olan Criminal Minds‘ta izlemiştim. Dizi polisiye olduğu için aşk yoktu, ama keşke olsa diye iç geçirmiştik. Bu diziyle ikilinin ne kadar yakıştığını da görmüş olduk. İkisi de döktürdüler resmen.

Dizide Lee Jun Ki ve Moon Chae Won evliler, 14 yıllık evliliklerinden bir de sevimli kızları var. Beyimiz metal işçisi, güzel güzel şeyler yapıyor. Hanfendi de polis. Buraya kadar her şey güzel. Bir gazetecinin eski bir seri katil olayını didiklemesiyle Lee Jun Ki’nin bu olayla bağlantısı olduğunu anlıyoruz. Artık özetten herkes bildiği için spoiler olmaz diye düşünerek söylüyorum, cinayetten arandığını, babasının seri katil olduğunu ve kendisinin de onun işbirlikçisi olduğundan şüphelenildiğini öğreniyoruz. Bir süre sonra karısı da öğrenecektir gerçekleri. Bu zamana kadar nasıl yakalanmadan düzgün bir hayat sürdürdüğünü ve seri katil cinayetlerinin iç yüzünü de öğreniriz bu arada.

Karısını 14 yıldır aldatan bu adam gerçekten sosyopat ya da psikopat mıdır ? Olayların arkasındaki gerçekler nelerdir ? Şimdi bu polisiye bir dizi olduğundan ben fazlaca bir açıklama yapmak istemiyorum bu konuda, işin sürprizi kaçmasın.

O zaman başrol ve yan rol oyuncularının gayet iyi rol yaptığını söyleyelim en başta. Sonra dizinin romantizm yanının polisiye yanından eksik kalmadığını ekleyelim. Hatta yan rollerde gazeteci ve başrolün kız kardeşi arasındaki romansın bile etkileyici olduğunu belirtelim. Çocuk oyuncunun çok sevimli olduğunu söylemeyi de unutmayalım.

Ha her polisiyede olan Kore polisinin beceriksizliği burada da vardı. Araya bir hafıza kaybı olayı sokuşturmaları ki dizilerde en nefret ettiğim şeydir, ve fare zehri koklayan birinin ölmesi kadar gerçeküstü bir ölüm şekli beni rahatsız edip, güldürmedi değil, ama dizinin bütünü düşünülünce, bu kadarını kadı kızı kusuru olarak görmeme neden oldu. Bu dizi de eşiniz ya da erkek arkadaşınız ile birlikte izleyebileceğiniz polisiye dizilerden.

Dizi müziği de çok hoştu. İşte şurada full albüm var.

You may also like...

7 Responses

  1. Seroo says:

    İzlemek konusunda kararsızdımama şuan emin oldum ve başlıyorum 💜

  2. Neva says:

    Dizi çok güzeldi.Begenmedigim bir bölüm bir sonda olmadı.Ha oldu nefret ediyorum bu korelilerin sarı saç merakından.Katil rolündekinin bir aile dizisi var sarı saçlı seyredemedim.Birde youtubeda kızın tarihi dizisini ve Lee joon kinin tarihi dizisini birleştirmişler bu diziyi sevmeme rağmen keşke tarihi dizide oynasalardı dedim.Diziyle alakası yok ama bende Edgar Allen Poe nın Kuzgun şiirini severim.

  3. Nichu says:

    İyi geceler ajumma,

    Çok etkileyici diziydi. Sevgiyi, aileyi, güveni işleme şekline bayıldım resmen. Gerilim dizisi izlemeyi pek sevmiyorum ama bir noktadan sonra acaba ne olacak sorusuyla bırakmam mümkün olmadı. Yan rollerin dolu dolu hikayesi ve baş rollerin hikayeyi devleştiren oyunculuğu ile bana 2020’nin en kaliteli dizisi olduğunu düşündürdü. Bilmiyorum sen ne düşünürsün bu fikrim hakkında ?

    Eşimle birlikte izlemeyi düşündüğümüz üç diziden biriydi -tavsiyelerine uyarak – ne yazık ki Train’ seçtik, güzeldi ama ikimizde de ne Signal ne Tunnel ne de Life on Mars etkisi yarattı. Bir eksikliği vardı sanki. Sonra ben tek başıma Alice izledim, senariste kızarak, başrol çocuğu ön plana çıkartacağım derken hikayeyi hiç etmiş gibi geldi bana, gene umduğunu bulamadım. Keşke en başından eşimle bu diziye başlasaymışım dedim. Hikaye, oyunculuk ve kurgu anlamında tam anlamıyla bu sene beni memnun eden çok az sayıda diziden biri oldu. Katili daha önce hiç izlememiştim sanırım yeni bir oyuncu, çok ürkütücüydü….

    Bende William Black’in ” zehirli ağaç ” şiirini çok severim.

    Bol şiirli ve gülümsemeli günler olsun.

    • Deli Ajumma says:

      Evet bu yıl izlediğim en iyi dizilerdendi, katılıyorum. Şu aralar izleyecek dizi bulamadığımdan eski dizilere döndüm ben de. Kairos hoşuma gidiyor bir tek. O da pandemi yüzünden her hafta birer bölüm oynuyor. Ailecek sağlıklı, güvenli günler diliyorum.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

%d bloggers like this: